Şefika Hanımın yüreği acıyla burkulmuştu!..

A -
A +

Şevket Bey karısına fark ettirmeden cebindeki parayı kontrol etti. Bir kafeteryaya girmişler, iki tane peynirli tost istemişlerdi. Biraz sonra çayları ve tostlarını getiren garson servisi tamamladıktan sonra başka bir istekleri olup olmadığını sordu. Şevket Bey gülümsedi: - Sağ ol evladım, şimdilik yeter. Şefika Hanım ağlamaklıydı: - Nereye gideriz Şevket bey? Ne düşünüyorsun? Yaşlı adam içini çekti: - Hele dur bakalım Şefika... Buluruz elbet başımızı sokacak bir yer... Hele bir sabah olsun... Yakınlarda bir otel vardı. Gidelim oraya, bu geceyi geçirelim. Yarın ola hayır ola... Karınlarını doyurduktan sonra yavaş adımlarla kol kola girip yürüdüler. Son derece sıradan bir otelin kapısından girip resepsiyona ilerlediler. Şevket Bey gülümsedi: - Evladım, teyzeyle bana bir oda var mı? Bir gecelik... Genç bir çocuktu resepsiyondaki şahıs. Şüpheli gözlerle baktı iki yaşlıya. Sonra önündeki defteri uzattı: - Şuraya bir imza at amca, adını soyadını, adresini yaz... Şevket bey içini çekti. Yazacak bir adresi olmadığını düşünüyordu... Eski evin adresini yazdı. Odanın anahtarını aldı. Genç çocuk: - Para peşin amca... - Tamam evladım diyerek cüzdanını çıkardı. Odanın ücretini ödedi. Karı koca merdivenleri çıktılar. Küçük, dar bir odaydı. Bir komodin, bir yatak vardı sadece. Şefika Hanımın valizini koydular yatağın üzerine. Şevket Bey gülümsedi: - Bak Şefika, gördün mü, başımızı sokacak bir yer bulduk sonunda... Sabah olsun hele, ne yapacağımıza karar veririz. Şimdi yatıp dinlenelim... Şefika Hanım içini çekti. Bir günde sanki on beş yaş daha yaşlanmıştı. Kesik kesik nefes alıyordu: - Yadigar'ımın hali çok kötü Şevket bey... Hiç beğenmedim halini... Yaşlı adam başını iki yana salladı: - Yoruldum Şefika, inan ki yoruldum ben... Ne yapayım, nasıl çare bulayım bilemiyorum... Her şeyi bırakıp uzaklara gitmek istiyorum... Kaçmak istiyorum... Evimiz yok ki çekip alalım kızı. Nasıl bakarım, ne yaparım, birkaç kuruş emekli maaşıyla kime yâr olurum ben... Şefika Hanım dudaklarını ısırdı. Daha fazla konuşup kocasını üzmek istemiyordu. Kendini iyi hissetmediğini düşünerek uzandı yatağa. Midesi bulanıyor, başı ağrıyordu. Biraz sonra hafif bir uykuya daldı. Şevket bey hâlâ yatağın kenarında oturuyordu. Bir çare bulmaya çalıştığı belliydi. Yalçın'ın evinde barınamayacağını anlamıştı. İçindeki kırgınlık, gönül yorgunluğu bitkin düşürmüştü yaşlı adamı. Bir yandan da Payidar'ı düşünüyor, kızının şu anda nerede olduğunu, ne yaptığını merak ediyordu. Düşüncelerinden sıyrılıp başını kaldırdığı zaman gün ağarmak üzereydi. Bütün geceyi yatağın kenarında oturarak geçirmişti. Yavaşça başını çevirip uyuyan karısına baktı. Bitkin ve yorgun görünüyordu Şefika Hanım. Acıyla burkuldu yüreği. "Saffet haklı Şefika, kabahat bizim galiba..." diye mırıldandı kendi kendine... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.