Selim bağrına bastı kızını...

A -
A +

Selim elindeki kahve bardağını masaya bırakıp endişeli ve heyecanlı bakışlarla kapıya bir kez daha göz attı. Zeynep'in telefonundan beri kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Telefon gelir gelmez fırlamış, tıraş olup giyinmiş ve lobiye inerek beklemeye başlamıştı. Masaya oturduğundan beri gözleri sürekli döner kapıdaydı. İçeri giren herkese "acaba kızım bu mu?" diye bakıyor, zaman ilerledikçe nefesi tıkanıyor, boncuk boncuk terler döküyordu. Nihayet döner kapının önünde duran taksiden inen genç bir kız ve genç bir delikanlıyı görünce dudaklarını ısırarak mırıldandı kendi kendine: "İşte Zeynep mutlaka bu! Bunu biliyorum, hissediyorum. Zeynep'im bu güzel kız!" Gerçekten de Zeynep içeri girip resepsiyona doğru yürüdü. Oradaki görevliye: - Selim Türkmen'le görüşecektim... diye sordu. Uzun boylu ince yapılı resepsiyon görevlisi gülümsedi: - Selim Bey lobide oturuyor hanımefendi. Bakın, cam kenarındaki masada. Kahverengi gömlekli beyefendi. Zeynep görevlinin işaret ettiği yere döndü. O anda göz göze geldiler babasıyla. Selim ayağa kalkmıştı. Birkaç adım attı genç kıza doğru. Zeynep ne yapacağını şaşırmıştı. Hiç tasarlamamıştı hareketlerini. Sadece inanılmaz bir heyecan yaşamıştı taksinin içinde. Zeynep de ilerledi Selim'e doğru. Karşı karşıya gelmişlerdi. Selim boğuk bir sesle fısıldadı: - Kızım, Zeynep'im... Genç kızın dizleri titriyordu. Gülümsedi heyecan içinde: - Baba! Birden bire zincirlerini koparmış bir tutsak gibi atıldılar birbirlerine. Selim bağrına bastı kızını. Kokladı. Zeynep başını bu uzun boylu yakışıklı adamın göğsüne yaslamış ağlıyordu. Omuzlarından tutup uzaklaştırdı kızını Selim. Onun gözlerinin içine baktı. Yüzünde inanılmaz bir mutluluk ifadesi vardı. - Canım kızım... Özlemim benim, hasretim benim... - Baba... Yıllardır istediğim işte bu sıcaklıktı. Siz benim babamsınız. Bunu iliklerime kadar hissediyorum... Ozan üç adım geride duygulu bakışlarla izliyordu onları. Zeynep genç adamı hatırlayarak döndü, elini uzattı delikanlıya: - Ozan gel... Babamla sen de tanış... Selim'e döndü: - Baba, nişanlım. İki gün sonra nikahımız var. Ozan! Selim sevgi dolu bir tebessümle elini uzattı: - Memnun oldum delikanlı, gelin çocuklar, şurada oturalım. Konuşacak, birbirimize anlatacak o kadar çok şeyimiz var ki, nereden başlayacağız bilemiyorum. Üçü birden masaya doğru yürüdüler. Selim kolunu kızının omzuna atmıştı. Zeynep de sevgiyle yaslanıyordu babasının göğsüne. Hemen yanı başlarında beliren garsona kahve söyledi Selim. Yüzünde aydınlık bir mutluluk vardı. Gözlerini kızından ayıramıyordu: - Anneni andırıyorsun Zeynep... Bu kadar güzel bir kız olacağını düşünmemiştim. Zeynep utangaç bir tavırla sokuldu babasına. El ele oturuyorlardı. Uzun uzun konuştular. Selim bir kez daha anlattı başından geçenleri. Üçü de hem heyecanlı hem de mutluydular. >DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.