O gün bütün gün gezmişti Murat. Kuşadası'nda girilmedik sokak bırakmadan dolaştı. Hayatında ilk defa böylesi tuhaf duygular içinde, birkaç saat sonrasını düşünmeden geziniyordu. Kendisine bir pantolon, iki gömlek, bir de sandalet aldı. Öğlen bir kebapçıya girip karnını doyurdu. Limana gidip otelin penceresinden gördüğü o ihtişamlı turist gemisini yakından gördü. Balıkçıları seyretti. Boş ama huzur dolu bir gün geçirmiş bir şekilde döndü otele. Feyyaz Bey bahçedeki salıncakta oturuyordu. Onun geldiğini görünce seslendi elini kaldırarak: - Murat, gel... Genç adam yaklaştı gülümseyerek: - Sayenizde harika bir gün geçirdim Feyyaz Amca... Feyyaz Bey başını eğdi: - Farkındayım oğlum... Diyorum ki birkaç gün dinlen. Keyfine bak, kafanı topla. Ondan sonra seninle oturup konuşalım. Bak, burada işin hazır. Bu otelin yönetimini sana vereceğim. Ben yoruldum artık. Sen bana Edip Ağamın emanetisin, benim oğlumsun. Bu otel benim gibi senin de evin olur. Kışın pek hareketli olmaz ama kısa sürer burada kış. Bayramlar, uzun tatiller falan derken onun da bir kısmı hareketli geçer. Sana dolgun bir maaş da veririm. Ne dersin? Murat heyecanlanmıştı: - Ama ben otel işini hiç bilmem ki Feyyaz Amca! - Kim neyi bilerek gelir ki bu dünyaya? Öğrenirsin, öğretirim. Ben de burada olacağım. Yerini tutmam ama beni de bir baba bil. Bir düşün bakalım... Murat bir koltuk çekip oturdu yaşlı adamın yanına: - Murat Amca önce İstanbul'a gitmek istiyorum. Orada yarım kalmış işim var... Feyyaz Bey gözlerini kıstı: - Karına gideceksin değil mi? Biliyorum aklın orada... - Çocuğum olacak Feyyaz Amca, bak, bana sağladığın bu imkânla ona kavuşabilirim. Hiç olmazsa onu görebilirim. İşsiz güçsüz, yersiz yurtsuz olduğum zaman hiç şansım olmadığını biliyordum ama şimdi her şey değişti. Betül'le bir kez daha konuşmam gerekli... - Sen bilirsin oğlum. O zaman planını çiz. Sana para çıkartması için muhasebeye emir vereceğim şimdi. İstediğin miktarı al. Oralarda sefil olma. Murat minnetle baktı adama. Yüreğinden sıcacık bir sevgi seli aktı bu sevimli ihtiyara karşı. Feyyaz bey devam etti: - Baban Foça'da yatıyor. Foça mezarlığında. Kabrine ben indirdim ellerimle. İster de uğrarsan yerini bil. Teşekkür ederek kalktı Murat. Feyyaz Beyin ellerine uzanıp öptü başına koydu. Artık hayatının değiştiğini düşünüyordu. Şimdi Şükrü Karahan'ın karşısına daha dik çıkabilecek, hakkını arayabilecekti. Sevinçle oteldeki odasına gitti. Yeni aldığı kıyafetlerini giydi. Az sonra odasına gelen bir telefon onun için hazırlanan parayı haber veriyordu. Vakit kaybetmek istemiyordu artık. Hemen odadan çıktı... > DEVAMI YARIN