"Sen çok iyi bir insansın Ayhan" -55-

A -
A +

Safiye gözlerini kısarak baktı genç kadına: - Yok abla, ben sözümü verdim, ayrıca bunu söz verdiğim için değil, yavrumu düşündüğüm için yapıyorum. Belki memleketten ilk geldiğimde bu olay başıma gelseydi o zaman durup düşünebilirdim. Ama şimdi az çok hayatı biliyorum. Beni nasıl derin mücadelelerin beklediğinin farkındayım. Hele bir kız çocuğunu bu şartlarda büyütmeye kalksam sonu benimkinden farklı mı olacak? Benim çektiklerimin benzerlerini çekmeyecek mi? Bunu istemiyorum. Ben yavrumdan vazgeçiyorsam onun için vazgeçiyorum. Hayatın bize neler hazırladığı belli değil ki. Allah razı olsun, sayenizde kendim ve oğlumla yaşayabilecek kadar bir şeyler kazanacağım. Hakan'a gelince, olup gidecek yanımda. Tek tesellim erkek çocuk olması. Bizim savaşımızda "cengaver" olur hiç olmazsa. Ama kız çocuk nereye kadar... Bu her yerde böyle. Bak benim Ağama, bir de bana... Tek suçum kız çocuk olmak. Benim kızım okuyacak, büyük adam olacak sayende... Ne olur onu avukat yap, hakim yap. Hülya sevgiyle sarıldı ona: - Söz veriyorum Safiye. Sana söz veriyorum. O gün hastahanede kaldı Safiye. Gece nispeten rahat bir uyku uyudu. Hemşireler sürekli onu kontrol ettiler. Uyuyana kadar beş defa bebeğini getirdiler yanına. Onun karnını doyurdu, sevdi, bağrına bastı. Ertesi gün sabahtan gelmişti Hülya hanım. Toparladı anne ile bebeğini. Ayhan bey faturaları ödedi. Sonra hep birlikte eve döndüler. Hülya hanım harika bir lohusa yatağı hazırlamıştı Safiye'ye. Hakan'a bu koşuşturma sırasında bakması için iki günlüğüne bir bakıcı kız tutmuşlardı. Onun ücretini ödeyip gönderdiler. Mayıs ayı sıcak geçiyordu. Buna rağmen Hülya hanım bebeğin üşümesinden korkarak ısıtmıştı odayı. Safiye'nin yemeğini yatağına getirdi. Genç kadın mahcup bir şekilde teşekkür etti: - Sağol abla, Allah razı olsun, senin yaptığını kimse yapmaz, insan öz kardeşine yapmaz. - Sen de benim kardeşimsin Safiye. Hiç kendini eksikli hissetme, içimden gelerek yapıyorum. Ayhan bugün bebeğin kâğıtlarını alacak. Sonra da makhemeye gidecek, doğumu bildirecek. Safiye bir lokma ekmek atmıştı ağzına, hızla çiğneyip yuttu: - Bir aksilik çıkmaz değil mi abla? Benim yapmam gereken bir şey varsa yapayım. - Yok yavrum, her şey hazır. Hakimin kararı kaldı sadece. O da bir celselik iş. Biz gitmeden senin evinin bir yıllık kirasını da vereceğiz. Sen de kendini iyi hissettiğin zaman işine başlarsın. Ses çıkartmadı genç kadın. Bebeği yanıbaşında uyuyordu. Arada sırada farkettirmeden ona bakıyor, yüreğine düşen ateşi, onun yüzünü hafızasına kazıyarak gidermeye uğraşıyordu. Akşama doğru Ayhan bey geldi. Sevinç içindeydi. Elindeki kâğıtları salladı kapıyı açan karısına: - Bitti Hülya'm... Karar verildi, bu kadar çabuk olacağını sanmamıştım. Kızımız bizim artık. Bak doğum kayıtları, bu da nüfus cüzdanı... Hülya hanım adeta panter gibi atılarak aldı kocasının elinden kağıtları. Nüfus kâğıdının adı yazan hanede iki isim vardı: Safiye İpek. - Ayhan, sen çok iyi bir insansın. Gözyaşları içinde söylemişti bu sözleri, Minik bebeğe annesinin de adını koymuştu Ayhan bey. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.