"Sen nasıl istersen öyle olsun anne!.."

A -
A +

Serdar vücudunu iyice gerdi yatağın içinde, kollarını başının üzerine doğru çekerek gerindi: - Çok fazla kalmam hastahanede ben. Yapılacak şeyler bittikten sonra eve çıkarım sanıyorum. Nevin hanım irkilmişti: - Doktorlar ne derse öyle yaparız evladım, bak sen de doktor olacaksın, hastan sözünü dinlemezse hoşuna gider mi hiç? Değil mi ama? Bu son soruyu dudaklarını ısırarak onları dinleyen kızına ve müstakbel gelinine bakarak sormuştu. Serdar sadece acı bir gülümseme ile cevap verdi annesine: - Peki anneciğim, sen nasıl istersen öyle yaparım. - Ben değil aslan oğlum, doktorlar ne derse... Baban da nerede kaldı? Bir ilaç varmış, Haldun bey onu şimdiden hazır etmemiz iyi olur dedi. Sanıyorum onun peşinde... İnşallah bulur. Depolara falan bakacağım demişti. Birkaç yere telefon ettiler ama zor bulunuyormuş o ilaç. Serdar Esra'ya döndürdü başını: - Kemoterapi başlıyor... Esra sevgiyle gülümsedi ona. Kendini o kadar çok zorluyordu ki... Bütün istediği, hüngür hüngür, doyasıya ağlamaktı şu anda. Nevin hanım Serdar'ın yemeğini onun önüne çekti: - Haydi bakalım, küçüklüğündeki gibi istersen ben yedireyim... Genç adam bir kahkaha attı: - Yok daha neler be anam! Ben yerim, bir bardak su içeyim ama önce. Sonra iki genç kıza döndü: - Kızlar siz de yürüyün kantine, bir şeyler yiyip gelin. Yoksa olmaz burada böyle, biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar demişler... Hem arkadaşları görürsen haber ver Esra'cığım, adamlar merak eder şimdi. İki kız da hareketlendiler. Meral kendi kendine mırıldandı ağabeyinin sözlerinden sonra, - Daha ne kıyameti kopacak ki, koptu bile... Kimse anlamamıştı onun söylediklerini. Nevin hanım da oğlunu tasdikledi. Meral ve Esra odadan çıkar çıkmaz birbirlerine baktılar. İkisi de ağlamaklıydı. Bir süre konuşmadılar, asansöre doğru yürüdüler. Sonunda Esra dayanamadı: - Ben buna tahammül edemiyorum Meral. Ölecekmişim gibi geliyor. Başını salladı genç kız: - Biliyorum kardeşim, ben de senden farklı değilim ki... İnsanın inanası gelmiyor... Birbirlerine destek olmak için kol kola girdiler. Biri diğerine dayanmazsa düşecekmiş gibi hissediyorlardı... *** Akşam üzeri alınan kanın sonuçları gelmiş ve ne yazık ki bütün veriler bir gün önce doktor Kemal beyin bulduğu sonuçları doğrulamıştı. Ferit bey oğlunun hastahanedeki odasının dışında, duvara dayanmış, kesik kesik hıçkırıyor, sesi duyulmasın diye her boğuk hıçkırığı boğazını zorladığı anda elindeki mendille ağzını kapatıyordu. Serdar içeride Profesör Haldun Demir'le yalnız konuşmak istemiş, herkesi odadan çıkartmıştı. Nevin hanım koridordaki koltuklardan birine kendini külçe gibi bırakmıştı. Duyduğu acı gerçeği kabullenmeye çalışıyor, artık pınarları kurumuş olan gözlerinden yaş akmıyordu. Meral ise bir köşede kollarını birbirine kavuşturmuş, etrafına bakınıyor, hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Esra da yanında elinde mendili sessizce akan gözyaşlarını siliyordu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.