İlk gelen kayınvalidesi Necile Hanım oldu. Ardından Afet Hanım girdi içeriye. Her iki kadın da müthiş övgülerle izlediler sofrayı. Ardından Refik Bey ve peşlerinden de beklenen konuklar geldi. Altan Bey ve Fazıl Sabri birlikte girdiler salona. Herkes genç doktoru tebrik etti. Artık dışarıdan bakıldığı zaman rutin gibi görünen ama yaşayanlar için daha önce kurulmuş hayallerin gerçekleşmesi anlamına gelen bir hayat serilmişti önlerine. Bunu tadını çıkartarak yaşamak kalmıştı geriye. Düzgün, yolunda giden, rahat, huzur dolu bir hayat. Yıllar işte bu minvalde akıp gitmeye başlamıştı bile... *** Dört genç kahkahalar atarak girdiler pastaneden içeriye. İçlerinden en uzun boylu olanı garsonlardan birine işaret etti: - Sizin kazandibinizin övgüsünü duyduk. Yemeye geldik. Garson keyifle gülümsedi: - Hay hay efendim, hemen getireyim. Dört tane mi? Genç adam başını salladı: - Evet, şimdilik dört tane. Gençlerden esmer olanı atıldı: - Hop, hop, ne demek şimdilik. Adam gibi birer tabak yiyin işte tamam. Kısa boylu sarışın olan genç itiraz etti: - Miktar konuşmadık aslanım. Galatasaray Fener'e yenilirse kazandibi ısmarlayacağım size dedin mi demedin mi? Murat sıkıntıyla salladı başını: - Tamam, tamam, dedik... Yiyin işte. - Sayı söyledin mi? Birer tabak gibi bir laf ettin mi? Etmedin. O zaman? Murat bir kahkaha attı: - Çok insafsızsınız yahu... Gören de seni kazandibine hasret kaldın sanacak... Kısa boylu sarın genç omuzlarını silkti. - Belki de kalmışımdır, ne biliyorsun, ben istediğim kadar yerim, sen ödersin. Bize kızma, git takımına kız. Son dakikada o gol yenmezdi... Gençler keyif içinde garsonun getirdiği tabaklara gömüldüler. Murat'ın okulu bitmişti. Babası ve dedesi gibi doktor çıkmıştı. Tıp Fakültesini sene kaybetmeden tamamlamıştı. Rahat, mutlu, kaliteli bir eğitim almıştı. Baba mesleğine en başından beri göz koymuş, Fazıl Sabri Ergin gibi, Altan Ergin gibi doktor olmayı kendisine hedeflemişti. Fazıl Sabri yedi yıl önce Profesör olmuştu. Altan Ergin ise on yıldır emekliydi artık. Seneler su gibi akıp geçmişti. Bu zaman zarfında Ergin ailesinin hayatında köklü bir değişiklik olmamıştı. Kendilerine yıllar önce çizdikleri rota doğrultusundan ayrılmadan planlarını uygulamışlar, hayallerini teker teker gerçekleştirmişlerdi. Leyla Hanım üç senede bir açtığı sergilerle sanat dünyasında adından söz edilir bir ressam olmuştu. İdeallerindeki bahçe içindeki müstakil eve beş yıl önce kavuşmuşlardı. En önemlisi biricik oğulları Murat problemsiz bir tahsil hayatı geçirmiş ve Tıp Fakültesini başarıyla bitirmişti... > DEVAMI YARIN