Safiye o sabah erkenden kalkmıştı. Uykusuz geçen kâbus dolu bir geceden sonra daha fazla yatamamış, hava ağarmadan dikilmişti ayağa. Odasından dışarı çıkmadı. Hakan kendi yatağının yanındaki küçük divanda uyuyordu. Bir aylık bebeği Safiye İpek ise gözlerini açmış, cin gibi bakınıyordu etrafına. Hafifçe uzandı yatağına genç kadın. Usul usul okşadı minik bebeğinin başını: "Canım kızım benim, bir tanecik bebeğim, bugün gidiyorsun artık. Seni bir daha hiç göremeyeceğim. Kimbilir bu hayat sana neler hazırlıyor? Bütün duam mutlu olman, rahat olman. Eğer bir gün, bir yerlerden gerçeği öğrenecek olursan beni suçlama sakın. Senin için yapıyorum bütün bunları. Sen benim çektiklerimi çekme diye, sen rahat, mutlu bir hayat sür diye. Kader bizi böyle sürükledi bir tanem, elden ne gelir sabır ve duadan başka... Savruldum, engel olamadım. Hiç biri benim tercihim değildi. Güçsüz kaldım yavrum. Beni anla ne olur. Sakın yaramaz bir çocuk olma. Akıllı ol, bak Hülya annen, Ayhan baban seni çok seviyor, biliyorum ki gözleri gibi bakacaklar sana. Sen de benim yüzümü kara çıkarma bebeğim..." Eğilip yavaşça öptü kızını. Bugün gidiyorlardı Hülya hanımlar. Ayrılık günüydü bugün. İki haftadır zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Toparlanma telaşı, bavulların hazırlanması, işlerin tasfiyesi derken koşuşturma içinde geçip gitmişti zaman. İpek'in bütün yasal işlemleri tamamlanmış, Ayhan beyin nüfusuna geçirilmişti küçük bebek. Biletler alınmış, her şey bitmişti. Evin içindeki bütün eşyalar toplanmış, Hülya hanımın Safiye'ye verdiği eşyalar genç kadının evine taşınmış, gerisi de tasfiye edilmişti. Sabah saat onbirde kalkıyordu uçak. Ama Safiye kızını evden yolcu edecekti. Gitmeyecekti hava alanına. Yanında Hakan'la birlikte dönüşünün zor olacağını düşünmüşlerdi. Hem böylesi daha iyiydi. Sonuçta olacak şey ayrılık değil miydi? Gözlerinden süzülen yaşları iş yapmaktan kütleşmiş parmaklarıyla sildi. Dudakları titriyordu. Kokladı kızını içine çeke çeke. Küçük bebek ise hiçbir şeyden habersiz, etrafına bakınıyor, bugünün, hayatını değiştirecek bir gün olduğundan habersiz uslu uslu yatıyordu. Neden sonra koridordan gelen seslerden Hülya hanımların da uyandığını farketti. Doğum yaptığından beri burada kalıyordu. Bırakmamıştı Hülya hanım kendisini. Bebeğin bütün masraflarını karşılamışlar, onun sıcak bir evde rahatça yaşamasını istemişlerdi. Ama bugün onları yolcu ettikten sonra evine dönecekti Safiye. Hafta başında da kendisi için ayarlanan yeni işine başlayacaktı. Gözlerini kuruladıktan sonra terliklerini giyip oda kapısını açtı. Hülya hanım her zamanki güler yüzüyle baktı ona: - Günaydın Safiye... - Günaydın hanımım. Hülya hanım yanına yaklaştı yavaşça: - İyisin değil mi canım? Her şey güzel olacak inşallah. - İyiyim hanımım, merak etme, hiçbir endişem yok benim. Yalnız... Hülya hanım merakla baktı onun yüzüne: - Hayırdır Safiye? - Bana söz verdin hanımım, hiç bahsetmeyeceksin benden, bilmeyecek beni... Bırak bilmesin, ne olur. Bana düşman olmasın. Ben biliyorum ya onun varlığını, onun mutlu olduğunu... Hülya hanım dolu dolu olan gözlerini saklayarak sarıldı Safiye'ye. İki kadın öylece kaldılar bir müddet... DEVAMI YARIN