Avukat Fikret dikkatle baktı arkadaşının yüzüne: - Sende bir tuhaflık var Onur! Neler olup bittiğini bir anlatsan da ben de öğrensem. O kadar esrarengiz davranıyorsun ki! Onur gülümsedi. Yaşadıklarını birisiyle paylaşmak ihtiyacını hiç bu kadar şiddetli hissetmemişti o güne kadar. İçindeki coşkuyu canlı olan her şeye, uçan kuşlara, sokakta İzmir'in şerbet gibi havasında tembel bir şekilde dolaşan sokak köpeklerine, yoldan geçen tanımadığı insanlara herkese anlatmak istiyordu. - Fikret, ne olur gidip bir yerde oturalım, o kadar çok şey var ki anlatacak. Sana her şeyi başından sonuna açıklamak istiyorum. Hiç yaşamadığım şeyleri yaşıyorum aziz dostum. İnan bana, hiç yaşamadığım şeyleri... Fikret merak içinde kalktı masasından. Gri takımlarının içinde oldukça yakışıklı görünüyordu. Gülümsedi: - Haydi o zaman, ne duruyorsun, Kordon'a gidip hem öğlen yemeği yiyelim, hem de konuşalım. Meraktan çıldıracağım. İki arkadaş aceleyle çıktılar. Biraz sonra tam körfezin karşısında, deniz kenarındaki restoranlardan birine, cam kenarına oturmuşlar, çoktan siparişlerini vermişlerdi bile. Fikret arkasına dayandı ve gözlerini arkadaşının gözlerine dikti: - Evet, seni dinliyorum esrarengiz adam, neler olup bitiyor? Onur yutkundu ve o da arkasına yaslandı. Usul usul anlatmaya başladı. Ta en başından başladı. Ahmet Fazıl Beyi deniz kenarında tek başına oturduğu günden itibaren acele etmeden bütün yaşananları anlattı. Sıra Aylin'e geldiği zaman gözleri parlamaya başlamıştı. Ondan nasıl etkilendiğini, ona hiç beklenmeyen bir şekilde nasıl âşık oluverdiğini, aklından bir saniye bile çıkaramadığını, ama tüm bu olanların içinde oluşturduğu korkunç huzursuzluğu, bir tek duygusunu bile atlamadan nakletti arkadaşına. Sözlerini bitirdiği zaman Fikret hâlâ aynı vaziyette onun gözlerinin içine bakıyordu. Onur, Fikret'in tepkisini anlamaya çalışıyordu: - İşte bu kadar, bir şey söylemeyecek misin? Genç avukat omuzlarını kaldırdı: - Her şey iyi güzel de bu kıza gerçeği söylemek gibi bir düşüncen yok mu Onur? Can evinden vurulmuş gibi zıpladı Onur: - Tabii, söyleyeceğim ama... Fikret öne doğru eğildi. Gözlerini kısmıştı: - Aması ne? - Korkuyorum Fikret, onu kaybetmekten korkuyorum. Genç avukat dudaklarını ıslattı diliyle. Düşünceliydi: - Ahmet Fazıl Beye torununu bulduğundan bahsedecek misin? Onur başını hızla iki yana salladı: - Hayır, asla... Aylin'in hayatını allak bullak etmek istemiyorum. Durakladı, bir iki saniyelik suskunluktan sonra devam etti: - Ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Ama eğer Aylin ne maksatla buraya geldiğimi ve onu bulduğumu öğrenirse bana olan güveni hiç kalmaz. Ben de buna dayanamam... > DEVAMI YARIN