"Seni evime götüreceğim"

A -
A +

Sena karşısında duran yeşil gözlü, uzun kirpikli zeki bakışlı çocuğa karşı sempatiyle baktı. Çocuk görevlilerin kendisine ikram ettiği peynirli poğaçaları yemiş, meyve suyunu içiyordu. Ağzını kağıt peçeteyle sildikten sonra devam etti: - Bizim çocuklardan birisi bu dernek tarafından korunmaya alınmış. Bunu duyunca ben de geldim. Feraye Hanım kuşkuyla izliyordu küçük oğlanı.. - Peki akrabaların sana neden sahip çıkmadılar bakayım? Çocuk omuzlarını kaldırdı: - Bilmiyorum efendim. Zaten baba tarafımdan çok uzak akraba. Benim anne ve babamın pek kimsesi yoktu. Babam bankada muhasebeciydi. Annem de ev hanımıydı. Babaannem ve dedem ölünce biraz para kaldı onlardan. Onunla araba aldılar annemler. O araba da bizim sonumuz oldu. İki sene önce oldu bu kaza. Ben o zaman daha küçüktüm tabii. Gittiğim akrabalarımız ölen amcamın karısının kardeşiydi. Sena ile Feraye Hanım birbirlerine baktılar. Yaşlı kadın mırıldandı: - Kanbağı da yokmuş. Sonra küçük çocuğa döndü: - Peki, sen bize onlara ulaşabileceğimiz adres veya telefon numarası verebilir misin? Araştırıp öğrenmemiz lazım. Ondan sonra senin için gereken yardımı yapacağız tabii ki. Ama dürüstlük çok önemli bir şeydir. Bize doğru söyleyip söylemediğini bilmemiz, kanıtlamamız gerekli. Umarım sen de bize hak vereceksin. Sinan başını salladı terbiyeli bir şekilde: - Haklısınız efendim. Ben okulumun adını da vereyim size. Öğretmenlerime sorabilirsiniz. Onlara gidip yardım istedim aslında ama bana birkaç gün yetecek kadar para verebildiler. Fazla bir şey yapamadılar haklı olarak. Evimizdeki eşyaları gittiğim akrabalarımız sattı. Onun parasıyla bana bakacaklarını söylediler. Ama çok kötü davranıyorlardı. Dayak bile yedim kaç defa. Aç yattığım günler oldu. Sonra aralarında konuşurlarken beni istemediklerini öğrendim. Gururum incindi. Beni yetiştirme yurduna vereceklerdi. Ben de kaçtım. Sokaklar çok kötü. Bir sürü arkadaşım oldu. Hepsi benim gibi zavallılar. Sena yutkundu. Bu yaşta, bu kadar aklı başında konuşan bir çocuk görmemişti hiç. Feraye Hanım gelinine döndü, biraz düşünceli bir tavırla sordu: - Ne düşünüyorsun Sena? - Ben araştıralım derim anne! Hemen adresleri alıp şimdi araştırayım. Vaktim müsait. Sinan beklesin burada. Siz yorgunsunuz. İsterseniz siz eve dönün, ben bu işi halledip öyle geleyim. Feraye Hanım "olur" anlamında başını salladı. Elini uzatıp küçük çocuğun çenesini okşayarak odadan çıktı. Sena koltuğuna yaslandı, gözlerini Sinan'a dikmişti. - Evet Sinan'cığım. Ver bakalım okulunun adını. Kaldığın akrabalarının adreslerini, isimlerini. Küçük çocuk heyecanla söyledi, Sena yazdı. Gülümseyerek telefona uzandı... *** Sena teşekkür ederek telefonu kapattıktan sonra karşısında iki elini dizlerinin üzerine koyarak oturmuş bekleyen küçük çocuğa döndü: - Söylediklerinin hepsi doğruymuş Sinan. Seni derneğimizin korumasına alacağız şimdi. Ama vakit çok geç oldu. Bu işin yasal bir sürü işlemi var. Bu gece seni kendi evime götüreceğim. Yarın sabahtan her şeyi halledip sana kalacak bir yer ayarlarız. Üstüne başına bir şeyler alırız. Sonra da okula yazdırırız. Haydi bakalım, şimdi gidelim. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.