"Seni oğlumla tanıştırayım..."

A -
A +

Altan Bey karşısındaki koltukta oturan oğluna dikkatle baktı: - Sağlık ocağında görev yapmak kolay değildir Fazıl. İstersen sana izin alalım, önümüzdeki ilk imtihanlara gir. Yetişebilir misin? Fazıl Sabri sesli düşündü: - Şu anda ekimdeyiz. İki, iki buçuk ay vaktim var. Aslında sıkı bir performans sergilenirse neden yetişmesin. Ama izin alabilecek miyiz? - Ben hallederim o işi. Bölüm başkanı arkadaşım. Şimdi arayacağım kendisini. Dâhiliye ihtisası yapmayı istiyordun. Bu kürsü iyi ve sağlam bir kürsüdür. Seninle aynı üniversitede olmak benim için de keyifli olacak. Evine taşınıp bir program çizersin kendine. Hem oğlunun bu aşamasında karının yanında olmanın da faydası var. Ben Leyla'yı biraz sarsılmış gördüm. Fazıl Sabri başını salladı: - Kolay bir hayat değildi baba... Köyde hayat zor. Yalnız kaldı. Hamilelik döneminde hassas oluyorlar biliyorsun. O nedenle biraz yıprandı. Altan Bey arkasına yaslandı. Bulunduğu koltuğu dolduran bir adamdı: - Bu tercih sizindi. Mamafih, iyi bir tecrübe oldu muhakkak. Bir doktorun, ücra bir köşede ve teknik yetersizlikleri olan bir bölgede doktorluk yapması çok tecrübe kazandırır mesleki açıdan. Fazıl gülümsedi: - Sadece mesleki açıdan değil baba... Her açıdan tecrübe sahibi oluyorsun. Altan Bey bir kahkaha attı: - Zorlanmış gibi görünüyorsun? - Zorlanmak değil baba, her yönden farklı insanlar. Aynı milletin çocuklarısın, aynı ülkenin vatandaşısın ama her şey farklı. Hayata bakışları bile çok değişik. Bulunduğumuz köyün bir kan davası vardı. Bu olayı hep biliriz. Ama içinde yaşamak farklı bir şey. Adamlar sanki kuş avlar gibi avlıyorlar birbirlerini. Hastalanıp geliyorlar, anlatamıyorsun ne yapması gerektiğini. Kendi bildiklerine gidiyorlar. Yaralanıyor, iyileştirecek merhem veriyorsun bir bakıyorsun gitmiş, ne kadar kocakarı ilacı varsa yapmış, yarayı iyice azdırmış. Çok farklı şeyler yaşadık. Tabii Leyla için bütün bunlar önceleri ilginçti ama sonra sıkıldı. Altan Bey dikkatle dinliyordu oğlunu. Tam o sırada sekreteri kapıyı açtı ve iç hastalıkları ana bilim dalı başkanının geldiğini haber verdi. Altan Bey fırladı yerinden: - Ben de onu bekliyordum. Gel Mümtaz gel.. Seninle işimiz var. Bak oğlumla tanıştırayım. İçeriye giren beyaz saçlı, orta boylu gözlüklü sevimli adam gülümseyerek uzattı elini Fazıl Sabri'ye: - Demek meşhur köy doktoru sensin ha? Hoş geldin delikanlı... Fazıl Sabri saygıyla tokalaştı yaşlı adamla. Meşhur Prof. Mümtaz Türkkan buydu demek... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.