Genç adam acımasız bir ifade ile baktı onun yüzüne: - Bıktık, sıkıldım.. Bana göre değil senin istediğin hayat... Tamam, hevesimi aldım.. Meral adeta inledi: - Ben... ben gitmek istiyorum... - Defol, istediğin yere git... Seni tutan mı var? Genç kadın yutkundu; - Karnımda taşıdığım canın da mı bir anlamı yok senin için? Omuzlarını kaldırdı adam. İki elini iki yana açarak alaycı bir tavırla gülümsedi: - Beni ilgilendirmez. Ben mi söyledim hamile kalmanı, ne yaparsan yap... Arkasını döndü ve yürüdü. Meral tiksinerek baktı ona ve dişlerinin arasından fısıldadı: - Allah kahretsin! Tarık bu sözleri duyar duymaz durakladı. Ani bir hareketle geriye döndü. Gözleri ateşler saçıyordu sanki. - Bana mı o beddua? - Evet! Diye bağırdı Meral. Ondan sonrası saniyeden daha kısa bir sürede gelişti. Tarık olanca gücüyle bir tokat attı genç kadına. Meral sendeledi, dengesini kaybedip merdivenlerden aşağıya yuvarlandı. Gürültüyü duyan Pervin koşarak çıktı ve Meral'i merdiven başında yerde yatar görünce hafif bir çığlık attı. Başını kaldırıp yukarıya baktı. Tarık aynı acımasız ifadesiyle üstünü başını silkeliyordu. Ses çıkartamadı. Hemen Meral'in yanına koştu: - Küçük hanım, küçük hanım, açın gözlerinizi ne olur... Aşçı kadına seslendi tiz bir sesle: - Hayriye abla, koş! Ne olur çabuk, Meral hanım merdivenlerden düştü. Aşçı kadın koşarak geldi. Birlikte kucakladılar genç kadını. Salondaki kanepeye yatırdılar. Meral kendinde değildi. Onlar genç kadının başındayken kapanan sokak kapısının, ardından da Tarık'ın arabasının sesi duyuldu. Hayriye hanım yüzünü buruşturarak öfkeyle fısıldadı: - Bunlar insan değil... İnsan bunu yapamaz. Zavallı can taşıyor... Sonra Pervin'e döndü: - Hemen bir taksi çağır kızım, hastahaneye götürelim. Bu kızcağızın bir yakını, anası babası yok mu? Birilerine haber verelim... Bir arkadaşı da mı yok? Pervin bir ara bir genç kızın Meral'i aradığını ama Tarık'ın bu telefonların gizli tutulmasıni emrettiğini söyledi. Hiç birini haber vermemişlerdi. Hayriye hanım şefkatle okşadı onun başını. Hâlâ baygındı Meral. *** Pervin iki elini birbirine vurarak bir yandan da "ah, ah!" diye sızlanarak dolanıyordu koridorda. İki hastahaneye gitmişler ama ikisi de bu hastanın acilen üniversite hastahanesine kaldırılması gerektiğini söylemişti. Hayriye hanım dudaklarını ısırarak baktı deli gibi dolaşan hizmetçı kıza: - Pervin, ne olur otur şuraya... Zaten kafam karmakarışık... Hizmetçi kız tedirgin bir şekilde oturdu kadının yanına. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra kulağına eğildi: - Hayriye abla... Erdal beyi arasa mıydık dersin? - Ne bileyim ben... İyi olurdu herhalde.. Şuralarda bir telefon olacaktı, girerken görmüştüm... - Evet evet, kapının yanında vardı... DEVAMI YARIN