Turgay bahçedeki en dip masada oturmuş, kaşları çatık, dikkatle süzüyordu Serdar'ı. Genç doktor tam karşısındaki sandalyede oturuyordu. Yutkunarak konuşuyordu: - Bu sene mezun oldum okuldan. Biraz dinlenip ihtisasım için hazırlanmaya başlayacağım. Beni zorlamayacağını düşünüyorum. Ekimde imtihanım var. Ondan sonra girmek istediğim kürsüde göreve başlayacağım. Turgay kaşlarını kaldırdı: - Ya imtihanı başaramazsan? O zaman ne olacak? Gülümsedi genç adam. Başını kaldırdı: - Başaracağım. Başaramayacağım diye bir şey yok! Turgay'ın çok hoşuna gitmişti bu tavır. Ama bunu belli etmedi. Bu genç adama bakarken tuhaf bir duyguya kapıldığını hissetti. Garip bir elektrik almıştı. Pelin babasının yanında ayakta duruyordu. Serdar yutkundu: - Bize izin vermenizi istiyorum. Pelin benim hayatımın bundan sonraki safhası içinde önemli bir yer tutuyor artık. Turgay hafifçe öksürdü: - Senin annen, baban yok mu delikanlı? Bu işler zamanımızda böyle mi oluyor artık? Serdar kızardı. Yan gözle Pelin'e baktı: - Onlar da gerekeni yapacaklar efendim. Şu an burada değiller ama gördüğünüz gibi. Turgay hafifçe kıpırdadı. Öne doğru eğildi: - Kızım benim hayatımda çok önemlidir delikanlı. Onun incinmesini asla istemem. Bunu yapacak olan her kimse ona izin vermem. Sen akıllı bir gence benziyorsun. Ama seni tanımıyorum. Bu işe gönülden evet diyebilmem için seni tanımam lazım. Yani zamana ihtiyaç var. Daha ne kadar buradasın? Gülümsedi Serdar: - Bana kalırsa bütün yaz buradayım. Eğer izin verirseniz. Tabii oda ücretimi ödeyeceğim. Pansiyonunuzdaki odamı sezon sonuna kadar tutmak istiyorum. Burada imtihanıma da çalışacağım. Turgay omuzlarını kaldırdı: - Parasını verdikten sonra neden olmasın! İstediğin kadar kalabilirsin. Pelin mahcup olmuştu. Başını yere eğip hafifçe mırıldandı: - Aşk olsun baba! Turgay kızına döndü: - Neden kızım? Ben esnaf adamım. Delikanlıyı tanımıyorum. Kuralı neyse ona göre kalacak. Serdar güldü hafifçe. Bu adamdan hoşlanmıştı... > DEVAMI YARIN