Sokağa indiği zaman hava soğumuştu. Yakasını kaldırdı trençkotunun. Kaldırımın kenarından ağır ağır yürümeye başladı. Ayakları kendiliğinden gidiyor, gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülüyordu. Evine geldiği zaman vakit iyice geç olmuştu. Bir tabak çorba içip uzandı yatağına... Yıllardır yapayalnız yaşadığı bu yerde şimdi çok daha farklı duygular içinde, yüreğinde derin bir sızı ile gözlerini kapattı. Emre Can'ın yakışıklı yüzü gözlerinin önündeydi. Ona sarılmak istedi. Kokusunu içine çekmek, buram buram evlat sevgisini onu kollarına alarak dindirmek istedi. İçi acıyordu. O gece hiç uyumadı. Yatağının içinde sabaha kadar dönüp durdu. En azından bir kerecik de olsa oğlunu görmüştü. Nerede olduğunu biliyordu. Bunun hayalini bile kuramamıştı bugüne kadar. Öyle ümitsizce geçmişti ki yılları. Sabahı zor etti. Sabah yatağından kalkıp tıraş olmak için aynaya baktığında ne kadar yorgun, ne kadar bitkin olduğunu fark etti. Bir gecede yine yıllar geçip gitmiş gibiydi. Oğlunun hayali sürekli gözlerinin önündeydi. Düşündükçe dolu dolu oluyordu gözleri. *** Emre Can eve son derece neşeli gelmişti. Kapıyı açan Saliha'yla şakalaşmış, sonra da salona anneanne ve dedesinin yanına girmişti. Onların yüzündeki ifadeyi gördüğü zaman durakladı: - Hayırdır, ölüm haberi almış gibisiniz, bir şey mi oldu? Olcay hanım hafifçe inledi. Enver bey ise dudakları titreyerek cevap verdi: - Seninle konuşmamız lazım Emre Can. Otur şuraya oğlum. Delikanlı tedirgin bir şekilde baktı dedesine. Fevkalade bir şeyler olduğu belliydi. Enver bey yutkundu: - Nasıl, arabanı yaptırdın mı? - Bırak şimdi arabayı dede, ne oldu anlat... Yaşlı adam şaşkın bir şekilde karısına baktı. Sanki ondan yardım ister gibiydi. - Müsaade et oğlum, o kadar kolay değil.. Emre Can iyice meraklanmıştı: - Beni huzursuz ettiniz, mutlaka kötü bir şey oldu. Ne olur, neyse söyleyin hemen. Enver bey çaresizdi artık. Orhan'ın gelişi bütün hayatlarını değiştirecekti. Bunun dönüşü yoktu artık. En azından bunun farkındaydı. Boğazını temizledi. Gözlerini hafifçe kıstı, tane tane konuşmaya başladı: - Biliyorsun oğlum, seni biz büyüttük. Anne ve babanın yokluğunu sana hissettirmemeye çalıştık. Bunu ne kadar becerebildik bilmiyorum. Böyle olmasını istemedik aslında. Senin de diğer çocuklar gibi analı babalı büyümeni isterdik. Ama olmadı. Kadere karşı konulamıyor maalesef. Emre hafifçe güldü: - İyi de bu sizin suçunuz değil ki, annem ve babam vefat etti. Allah'ın takdiri bu... Enver bey adeta inler gibi cevap verdi: - Hayır oğlum, vefat etmedi. Annen evet, öldü, ama baban yaşıyor. Genç adam iri iri açılan gözlerini dedesine dikmişti. - Ne? Ne dediniz, yaşıyor mu? - Evet oğlum, yaşıyor. DEVAMI YARIN