"Seninle görülecek bir hesabımız var!"

A -
A +

Bilmediği, tanımadığı bir adamla birlikte yaşamak fikri onu ürkütüyor, başının döndüğünü, midesinin bulandığını hissediyordu. Ne bilirdi ki o evlilik hakkında! Bunun; yengesinin her zamanki kıskançlığından ve onu korkutmak için söylediği yalanlardan biri olması için dua ediyor, yalvarıyordu Allah'a... Akşamı zor etti. Ağabeyinin gelmesine yakın yemeği hazırladı. Sofrayı getirdi. Turşu çıkardı. İşlerini bitirince sessizce bir köşede beklemeye başladı. Avlu kapısının açıldığını duyunca yüreği ağzına gelmiş gibi oldu. Hemen fırladı yerinden. Ağabeyinin havlusunu vermek için dışarı çıktı. Hasan onu görünce yaptığı yanlışa kendince bahaneler bulmak için hazırladığı senaryoyu hemen uygulamaya başladı: - Seninle görülecek hesabımız var, elalemin adamları seni görüyorlar ha? Bekle, bekle, geliyorum. Safiye korkuyla titredi. Ağabeyinin gözlerindeki öfkeyi çok iyi biliyordu. Bu arada küçük beyninin içinde karşı karşıya kaldığı suçlamalara bir anlam vermeye çalışıyor, yapmadığı bir şeyle suçlanmanın isyanını yaşıyordu. Hasan ellerini yıkadıktan sonra bir kenarda kendisini bekleyen Safiye'yi sert bir hareketle içeriye itti. Bir yandan da avaz avaz bağırmaya başlamıştı: - Sen nerelerde sürtüyorsun bakayım? Kız sen benim namusuma nasıl laf getirirsin? Nerede gördün o adamı? Cevap ver bana, seni görmüş, neler yaptın ha? Safiye yalvarışlarına gözyaşları içinde başlamıştı: - Ağam, bilmiyorum neden bahsediyorsun? Kimseleri görmedim ben, evden dışarı çıkmıyorum ki... İnan ağam doğru söylüyorum. - Sus, belini kırmayayım senin, adam seni görmüş, kendi dedi bana. Ben bilirim ne olduğunu, bir adam bir kızı görüp evlenmek isterse, ne olduğu bellidir. Utanmaz seni. Bütün gücüyle bir tokat indirdi Safiye'nin suratına. Küçük kız odanın bir ucuna savruldu. Ağzından oluk gibi kan fışkırıyordu. Yetinmemişti bu kadarıyla Hasan. Yıldırım gibi atıldı kardeşinin üzerine. Tekmelemeye başladı. Bir yandan da bağırıyordu: - Beni rezil ettin!... Ben seni öldürmez miyim ha?.. Bir tokat daha attı. Neredeyse kendini kaybetmek üzereydi Safiye. Küçücük bedeni bu kadar ağır darbelere dayanamıyordu artık. Yalvaran gözlerle yengesine baktı. Onun da gözlerinde gördüğü sinsi pırıltılar bütün ümitlerini söndürdü. Ne yapsa ne etse artık kendini temize çıkartamayacağını biliyordu. Sustu. Vücuduna inecek korkunç darbeleri beklemeye başladı gözlerini kapatarak. Birkaç darbe daha aldı midesine, sırtına ve kafasına. Artık Hasan son vermişti dayak faslına. Dişlerinin arasından tükürür gibi söylendi: - Madem o kadar koca düşkünüsün, everiyorum seni. Bir tek itiraz sesini duymayacağım. Defol şimdi! Safiye adeta sürünerek çıktı odadan. Şükriye ise son duyduğu cümleden kocasının işi bağladığını anlamıştı: - Kaç para veriyor Hasan? Sanki az önce canavarlaşmış bir şekilde kardeşine saldıran o değilmiş gibi sevecen bir sesle cevap verdi: - İyi bir pazarlık oldu Şükriye'm. Sana da bir burma bilezik var. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.