"Seninle konuşmam lazım baba!.."

A -
A +

Şevket Bey sabah kahvesini içmiş, televizyonun karşısında uyukluyordu. Şefika Hanım ise mutfaktaki işlerini bitirmişti. Yemek için bir tepsiye koyduğu sebzeleri alıp oturma odasına kocasının yanına geldi. Hem Şevket Beyle sohbet edecek hem de sebzeleri ayıklayacaktı. Onun odaya girdiğini hisseden yaşlı adam gözlerini açtı, suçlu bir ifadeyle gülümsedi: - İçim geçmiş, uyuklamışım... - Uzan istersen biraz Şevket Bey, kestiriver şurada... Başını iki yana salladı yaşlı adam: - Yok Şefika, sonra bütün gece oturuyorum. O zaman da sinirlerim bozuluyor. Düşünceler saldırıveriyor beynime... Böyle daha iyi. Haberleri bekliyorum bakalım ne var ne yok etrafta... Şefika Hanım içini çekti, cevap vermedi. Yan gözle süzdü karısını Şevket Bey, sonra usulca mırıldandı: - Sen de çok üzüldün Şefika... Kadın cevap vermedi. Ağzını açarsa ağlamaktan korkuyordu. Kocası devam etti: - Yavuz çok değişti, eskiden böyle değildi bu çocuk. Tanıyamıyorum onu. Yine de bizim evladımız Şefika, geçer bu tatsızlıklar. Biz anne ve babayız. Allah korusun, bir yerimize bir şey olsa koşar gelirler... Bu sırada kapı çalındı. Şaşkınlıkla baktılar birbirlerine. Şefika Hanım tepsiyi yanına koyup kalktı: - Komşulardan biridir herhalde... Fakat kapıyı açıp da Yalçın'ı karşısında görünce şaşkınlığı daha da artmıştı: - Oğlum, hayırdır inşallah? Bu saatte, bir şey mi oldu? Yalçın aceleyle öptü annesini: - Yok anne bir şey, babam evde mi? Onunla konuşmam lazım... Şefika Hanım eliyle oturma odasını işaret etti: - Odada yavrum, televizyon seyrediyor... Yalçın hızla içeriye girdi. Şevket Beyin yüzündeki memnuniyet gözlerinin parlamasına neden olmuştu. Ne zaman evlatlarından birisi gelse aynı heyecanı, aynı sevinci, duyardı yaşlı adam: - Yalçın, oğlum, hoş geldin. - Hoş bulduk baba, seninle konuşmam lazım. Başım dertte benim... Bana bir tek sen yardımcı olabilirsin. Şevket bey gözlerini kıstı. Hemen hareketlenip yanında yer açtı: - Gel otur bakayım, hayırdır oğlum, ne derdin var? Yalçın yutkundu. Kapının ağzında merakla onları dinleyen annesine baktı. Sonra çaresiz bir ifadeyle anlatmaya başladı. Sesi titriyordu: - Baba, benim yüz milyara yakın borcum var. Çok sıkışık durumdayım. Ödeyemezsem bu borç daha da katlanacak. Sonunda hapse gireceğim, işim, kariyerim, evliliğim, kısacası hayatım bitecek... Şevket bey sanki taş kesilmişti bir anda. Dudakları titredi: - Ne borcu oğlum bu? Ne zaman yaptın, ne yaptın? Yalçın başını iki yana salladı: - Sorma baba, kredi kartları, tıkandım artık ödemede... Ödeyemiyorum... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.