Gençler oteldeki odalarına yerleştikten sonra hemen hepsi lobide toplanmıştı. Konuşkan, yol boyunca esprileriyle herkesi kahkahadan kırıp geçiren Kerem atıldı: - Evet beyler, geldik, yerleştik... İşte Uludağ budur. Bu kadar! Herkes yatağına gidip uyusun artık. Göreceğinizi gördünüz, yarın da çeker gideriz. Hep birlikte gülmeye başladılar. Zeynep atıldı: - İyi de Kerem, karnın aç değil miydi senin? Kerem kalın kaşlarını kaldırdı komik bir şekilde: - Aaa, unutmuşum yahu, yürüyün restorana... Sizi yerleştireceğim derken açlığımı unuttum, bu fedakarlığımı kim göz ardı edebilir ki!.. Ozan ve Zeynep yan yana yürüyorlardı. Restoran şark havası verilerek dekore edilmişti. Bir köşede çıtır çıtır şömine yanıyordu. Bütün oturma grupları kilim desenli masalar eskitilmiş tahtadandı. Duvarlarda bakırdan kap kacak asılıydı. Masalar dörderli gruplar halinde yuvarlak öbekler halinde dizilmişler ortalarına da büyük bakır mangallar konulmuştu. Aydınlatma gizliydi ama onu destekleyen yağ kandilleri asılıydı duvarlarda. Çok nostaljik bir ortamdı ve gençler bayılmışlardı bu manzaraya. Hepsi birer masa seçti kendisine. Zeynep Ozan ve Aylin'le birlikte oturdu. Biraz sonra da yanlarına Haluk geldi. Haluk da Ozan'ın oda arkadaşıydı ve çok neşeli, sevecen bir gençti. Yemeklerini ısmarladılar. Ozan her zaman olduğu gibi sessizdi. Yapılan esprilere gülüyor, efendi, nazik tavırlarıyla ortama uyum sağlıyordu. Bütün ilgisi bariz bir şekilde Zeynep'in üzerindeydi. Zeynep ise hayatından memnundu. Hayatında ilk defa böyle bir ortamda bulunuyor, bunun keyfini çıkartmaya çalışıyordu. Yemekten sonra öteki masalardan bir teklif geldi: - Alt katta bir diskotek var arkadaşlar. Oraya gidelim. Erkenden yatacak halimiz yok. Biraz eğleniriz Ne dersiniz? Teklif bütün grup tarafından sevinçle karşılandı. Selim lokmasını yuttuktan sonra bağırdı: - Arkadaşlar, bence yiyebildiğiniz kadar yiyin. Biliyorsunuz yarım pansiyon anlaştık. Yarın kahvaltı ve öğlen yemekleri cepten... Ona göre. Bence bir öğün yiyelim ama üç öğünlük olsun. Herkes kahkahayı patlattı. Yemekten sonra kararlaştırdıkları gibi diskoteğe indiler. Loş ışıklar, duvarlarda renkli posterlerle restoranın havasından apayrı bir panorama ile karşılaşmışlardı. Gençlerden bir kısmı hemen piste daldılar. Bir kısmı ise yuvarlak ve yekpare şekilde deriyle kaplı sedirlere oturdular. Ozan Zeynep'in kulağına eğildi: - Nasıl, beğendin değil mi? Genç kız sevimli bir tebessümle başını salladı: - Evet... Ozan fısıldadı: - Ben de beğendim... Ozan, biraz daha yaklaştı genç kıza: - Seninle önemli şeyler konuşmak istiyorum. İkimizle ilgili... Zeynep kaçamak bir bakışla delikanlıyı süzdü ve gülümsemeye devam etti. > DEVAMI YARIN