Taksiye verdiği para içine oturmuştu Sermet'in. Araba uzaklaştıktan sonra arkasından söylenip durdu: - Hayâsız adamlar... Soyguncu bunlar yahu! Sonra başını çevirip Kadriye'ye bağırdı: - Sallanma be! Yüklen şunları... Aval aval bakınıyorsun... Kadriye hemen sepetleri aldı. Evin kapısının önüne geldikleri zaman Sermet tedirgindi. Yavaşça vurdu kapıya. Birkaç saniye sonra içeriden ayak sesleri duyuldu. Kapıyı açan uzun boylu, yapılı adam merakla süzdü misafirlerini: - Buyur dayı, kimi aradın? - Ben Sabri efendiyi aramıştım... - Ben Sabri'yim, sen kimsin? Sermet gülümsedi yılışık bir tavırla: - Ben Genç'ten geldim. Sermet. İzzet Usta verdi adresini hemşerim. Senin memleketliniz. Sabri uzun yüzünü buruşturdu: - Sermet mi? Hay Allah? Kim Sermet yahu? - Kaya... Sermet Kaya... İzzet Usta çok iyi tanır beni. Senin adresini de o verdi bana, yardımcı olursun diye... Biz İstanbul'a göçtük... Sabri hâlâ şaşkındı. Kenara çekildi: - Gelin bakalım, girin içeri hele... Çekinerek girdi Sermet kapıdan. Sabri'nin arkasında duran kadının kaşları çatılmıştı. - Bu benim hanım Yıldız... Karısına döndü: - Bizim memleketten misafirimiz var. Enişten yollamış... Yıldız orta boylu, esmer bir kadındı. Gelen misafirden hiç memnun olmadığı belli oluyordu. Kenara çekildi. - Buyurun, geçin içeri... Çoluk çocuk doldular küçücük odaya. Sermet şaşkın ve heyecanlıydı: - Biz de göçtük buraya birader. Rızkımızı burada arayacağız artık. Size yük olmayız. Başımızı sokacak bir yer bulmamızda yardımcı olursan eğer... Sabri sedire oturup bir bacağını altına aldı: - Paran var mı paran? Para olmadan burada adama zırnık vermezler... Sermet başını salladı: - Gelmeden ufak bir toprağımız vardı, onu sattık. Onun bedeli var yanımda. İşimizi görür, düzenimizi kurdurur bize. Sabri'nin yüz hatları gevşemişti: - Tamam, şimdi kahvaltı edelim o zaman, bakarız bir şeyler. Madem İzzet Ağabey yollamış seni, bizim de başımızın üzerinde yerin var. Sermet rahatlamıştı. Yan gözle karısına bakarak derin bir nefes aldı... *** Kahvaltıdan sonra Sabri ve Sermet kahvelerini oturma odasındaki sedirin üzerinde içtiler. Memleketten konuştular. Sonunda Sermet konuya geldi: - Buralarda nasıl tutunacağız bilmiyorum Sabri Ağabey... Elbet biz de burada rızkımızı arayacağız. Bir ev bulabilsek önce.... > DEVAMI YARIN