Serpil uzun zamandır ilk defa aynanın karşısında bu kadar zaman geçiriyordu. Bir gün önce yürüyüşü bittikten sonra hızla eve gelmiş, telaşını ve heyecanını annesine göstermemek için odasına kapanmış ve saatlerce çıkmamıştı. Sonunda Adile Hanım dayanamayıp oda kapısını hafifçe aralayıp sormuştu: - Serpil, kızım uyuyor musun sen? - Hayır anne! Tırnaklarımı yapıyorum. Adile Hanım hem şaşırmış, hem de sevinmişti. Kızının kendisiyle ilgilenmesi umutlandırmıştı yaşlı kadını. Uğradığı ihaneti bir türlü kabullenemeyen kızının bu sıkıntılı günleri aşacağına hep inanmış, inanmak istemişti. Şimdi biraz da olsa kızında kıpırtılar görmesi memnun etmişti. Sevinçle cevap vermişti: - Tabii ya kızım iyi edersin, biraz ilgilen kendinle. Sen genç bir kızsın... Serpil ise sabah yürüyüş yaparken tanıştığı genç adamın etkisindeydi. Uzun bir süre hiç hissetmediği heyecanları hissediyordu. Kenan yakışıklı bir gençti. İnsana güven telkin ediyordu. Cumartesi günü kahvaltı için sözleşmişlerdi. Serpil daha şimdiden nasıl bir şey giymesi gerektiğini düşünüyordu. Eşofmanı eskiydi. Şık, yeni bir takım alsa iyi olacaktı. Bütün gün telaşlı ve tedirgin geçmişti. Akşam Selim'e Özlem'in telefonunu uzattıktan sonra çok oturmamış, erkenden odasına çekilmişti. Bu sabah ise yine aynı heyecanlarla uyanmıştı. Adile Hanım kahvaltı sofrasını işaret ederek seslendi ayna karşısındaki kızına: - Serpil, çay kaynaya kaynaya simsiyah oldu kızım. Kahvaltı etmeyecek misin sen? Cevap yerine kendi geldi genç kız. Giyinmişti. Adile Hanım şaşkınlıkla baktı: - Bir yere mi gidiyorsun? - Çarşıya çıkacağım anne. Kendime yeni bir eşofman almak istiyorum. Adile Hanım yutkundu: - İyi edersin kızım, paran var mı? Serpil kaşlarını kaldırıp dikkatle annesinin yüzüne baktı: - Bana para yok deme anne. Mutlaka bunun için birkaç kuruşun vardır. Aylardır, hatta yıllardır bir şey istemedim sizden. Harçlık bile almadım. Şimdi biraz hayata açılmak istiyorum. Kendime özen göstermek istiyorum. Bunun için parasızlık engelini çıkarmayın karşıma. Oğlunuza avuç avuç para veriyorsunuz. Adile Hanım afallamıştı. Kekeledi: - Yok yavrum... Ben öylesine söyledim. Var benim birkaç kuruşum kenara koyduğum, onu veririm sana. Sen yeter ki iyi ol, iste kızım... Yerinden kalkıp yatak odasına gitti. Az sonra elinde bir miktar parayla döndü: - Al kızım, ne istiyorsan al kendine... DEVAMI YARIN