u konuşmanın uzaması halinde bir yere varamayacağını hissetti Meral. Usulca fısıldadı: - Telefonu kapatmak zorundayım Tarık, size iyi eğlenceler... Yavaşça bıraktı ahizeyi yerine. Boğazı kurumuştu bir anda. Neredeyse Serdar'ın ölümünün üzerinden üç ay geçmişti. Bu kadar zamandır evden dışarı adımını atamamıştı genç kız. Maalesef evin içindeki hava Serdar'ı kaybettikleri günkü gibiydi. Her gece ağlaşıyorlardı. Mezarlık ziyaretleri ise aksamadan devam ediyordu. Esra, Meral'e söylediği gibi ziyaretlerini biraz kısarak haftada bire indirmişti. Genç kızın dersleri, imtihanları, klinik çalışmaları oldukça yoğundu. Nevin hanım belli etmese bile bu durumdan hoşnutsuzdu. Meral'in üzerindeki baskılar gittikçe şiddetini artırıyor, genç kızın evin içinde bile ayrı yerde olmasına razı olmuyorlardı... Ferit bey gözlüğünü masanın üzerine bıraktı, elinin tersiyle gözlerini sildi, gazete okurken birden Serdar'ı hatırlatan bir şeyler görmüş, usulca ağlamaya başlamıştı. Nevin hanım ise aylardır olduğu gibi yine kanapenin üzerinde, hafifçe ileri geri sallanarak bir şeyler mırıldanıyordu. Meral koltuklardan birinde yan gözle onları süzüyor, içinden gelen bağırma, çığlık atma arzusunu olanca gücüyle bastırmaya çalışıyor, "Ya Rabbi sen anneme babama eski sıhhatlerini ve sabır ver" diye dua ediyordu. Neden sonra hafifçe mırıldandı: - Bu hafta sonu arkadaşlar Kuşadasına gidiyorlarmış, beni de çağırdılar... Nevin hanım aniden durdu, yüzünü ekşiterek kızına baktı: - Kuşadası'na mı? Hem de onca yolu? Yok kızım, olmaz. Allah korusun ya bir şey olursa? Meral başını kaldırdı: - Ne olacak anne? Ne olacakmış söyler misin? Onun sesinin tonundaki öfkeyi anlayan Ferit bey müdahale etti: - Meral, dikkat et kızım... - Bunca zamandır ediyorum baba, hep dikkat ediyorum ama ben yitiyorum artık, istediğim çok bir şey değil, neden anlamıyorsunuz? Beni hayatım boyunca bu kafesin içinde mi tutacaksınız böyle? Siz sağlıklı düşünemiyorsunuz baba! Nevin hanım ağlamaya başladı birden bire. Meral ona baktı. İçinde annesine karşı o anda öfkeden başka hiç bir şey olmadığını fark edince yerinden kalktı: - Hayır anne, ağlama, bu ağlanması gereken bir şey değil. Bu oturup mantıkla düşünmeniz gereken bir şey. Acınız büyük ve ben de aynı acıyı yaşıyorum. Ama siz benim hürriyetimi kısıtlıyorsunuz. Biraz hava almak istiyorum, benim de duygularım, benim de sinirlerim var. Anlayın ne olur! Nevin hanım kekeledi şaşkınlıkla: - Başına bir şey gelirse ben ne yaparım? Sana bir şey olursa ne olurum ben? Meral onun yanına geldi, ellerini ellerinin içine aldı: - Anne, ne gelecek başıma söyler misin, birkaç saat hava alacağım, atmosferimi değiştireceğim. Bir yere gidecek, gelmeyecek değilim ya... > DEVAMI YARIN