Şev­val o ge­ce ­hiç u­yu­ma­dı...

A -
A +

Pe­ri­han Ha­nım ay­lar­dır oğ­lu­nun Şev­val'e gö­rüş­tü­ğü­nü bi­li­yor­du. İlk za­man­lar­da çok bü­yük tep­ki­ler gös­ter­me­si­ne rağ­men ar­tık oğ­lu­nun da ken­di­si­ni suç­la­yı­cı çı­kış­la­rı kar­şı­sın­da sin­mek zo­run­da kal­mış­tı. Bir­kaç ke­re Ta­mer, Ha­zal ile an­ne­si­ni ta­nış­tırt­mak is­te­miş ama Pe­ri­han Ha­nım kor­kunç bir inat­la as­la böy­le bir kar­şı­laş­ma­yı ka­bul et­me­miş­ti. Hay­dar Bey ise ar­tık ka­rı­sıy­la bu tür ko­nu­la­rı ko­nuş­ma­ya bi­le ge­rek gör­mü­yor­du. Ta­mer, Şev­val'le ko­nuş­ma­sı­nın ar­dın­dan he­ye­can için­de bir bek­le­me dö­ne­mi­ne gir­miş­ti. Ha­zal'ın yol­cu­lu­ğu­na iki gün kal­mış­tı. O ge­ce Ha­zal, Şev­val ve Ta­mer bir­lik­te ye­mek yi­ye­cek­ler­di. Bu­nu Ha­zal is­te­miş­ti. Ta­mer ak­şa­müs­tü tı­raş ol­du, ter­te­miz gi­yin­di. Kö­şe­de­ki çi­çek­çi­den iki de­met ner­gis al­dı ve ye­mek yi­ye­cek­le­ri res­to­ra­na git­ti... Çok geç­me­den an­ne kız gö­zük­tü­ler. Ha­zal ko­şa­rak ba­ba­sı­na sa­rıl­dı. Şev­val ise sa­kin ve ne­şe­li gö­rü­nü­yor­du. Bu­nu olum­lu bir işa­ret ola­rak al­gı­la­dı Ta­mer. Ra­hat­la­mış­tı bi­raz. Ye­mek bo­yun­ca Ha­zal'ın tah­si­li hak­kın­da ko­nuş­tu­lar. Genç kız çok mut­lu gö­rü­nü­yor­du. He­ye­can için­de bun­dan son­ra­sı için ha­yal et­tik­le­ri­ni söy­lü­yor, onun ço­cuk­su key­fi an­ne ve ba­ba­sı­nı da ke­yif­len­di­ri­yor­du. Uzak­tan gö­ren­le­rin im­re­ne­rek ba­ka­ca­ğı bir mut­lu­luk tab­lo­su var­dı ma­sa­da. Ye­mek bit­tik­ten son­ra Ta­mer he­sa­bı öde­di. Be­ra­be­rin­de ge­tir­di­ği çi­çek­le­ri kı­zı­na ve Şev­val'e ver­miş­ti. Hep bir­lik­te kalk­tı­lar. Ta­mer: - Bi­raz yü­rü­mek is­ter mi­si­niz? Son­ra ge­ri dö­nüp ara­ba­la­rı alı­rız oto­park­tan. Ka­bul et­ti­ler. Sa­hil bo­yun­ca ağır adım­lar­la yü­rü­dü­ler. Ta­mer ce­sa­ret­len­miş­ti: - Yıl­lar­dır böy­le hu­zur­lu bir ge­cem ol­ma­mış­tı. Ne ka­dar çok şey ka­çır­mı­şım ben böy­le? Ha­zal yan göz­le an­ne­si­ne bak­tı. Şev­val tep­ki­siz­di. Genç kız ba­ba­sı­nın ko­lu­na gir­di: - Üzül­me ba­ba­cı­ğım, ar­tık ge­ri­ye bak­mak­la kay­be­de­cek va­kit yok. An­nem hep der ki, ge­ri­ye, ge­ri­de ya­şa­nan boş an­la­ra bak­mak ge­ri­de ka­lan­la­ra yan­mak ha­ya­tı­mı­za bir o ka­dar da­ha boş­luk dol­du­rur. O yüz­den geç­mi­şe göz­le­ri­ni ka­pat ve hep ge­le­ce­ğe bak. Son­ra bir kah­ka­ha at­tı: - Bun­la­rı se­nin ba­na söy­le­men ge­re­kir­ken ben sa­na söy­lü­yo­rum. Şev­val ba­şı­nı sal­la­dı ve sa­de­ce Ta­mer'in du­ya­bi­le­ce­ği bir ton­da: - İş­te bü­tün me­se­le za­ten bu ya! di­ye fı­sıl­da­dı... Ge­ce hoş bir şe­kil­de bit­miş­ti. En azın­dan Ha­zal mut­luy­du. Ta­mer, Şev­val ve Ha­zal'ı ara­ba­la­rı­na ka­dar gö­tür­dü. Kı­zı­nı öp­tü son­ra ka­rı­sı­na dön­dü: - Ge­çen gün ko­nuş­tuk­la­rı­mı­zı dü­şü­nü­yor­sun sa­nı­rım. Bu ge­ce­yi de ya­şa­dık­tan son­ra ce­va­bı­nı da­ha bir he­ye­can­la bek­le­di­ği­mi bil­me­ni is­te­dim. Şev­val sa­de­ce gü­lüm­se­di. - İyi ge­ce­ler Ta­mer... di­ye­rek ara­ba­sı­na bin­di. O ge­ce hiç uyu­ma­dı. Bir gün son­ra kı­zı­nı yol­cu ede­cek­ti. Ya­şa­nan ge­ce­yi dü­şün­dü, Ta­mer'i dü­şün­dü. Sı­kın­tı için­de dö­nüp dur­du ya­ta­ğın için­de. Sa­bah uy­ku­suz­luk­tan göz­le­ri şiş­miş­ti... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.