Sevgiyle okşadı Emre Can'ı...

A -
A +

Birkaç hafta öncesine kadar hayatının en huzurlu anlarını yaşadığı evi artık kendisine karanlık bir uçurum gibi geliyordu. Onu hayata bağlayan tek şeyi kalmıştı; oğlu. Gerekirse okula bir süre ara vermeyi geçiriyordu aklından. Kendini toparlayana kadar hiç olmazsa ara verip, sonra kaldığı yerden devam etmeyi planlıyordu. Para kazanması lazımdı. Zayıflamıştı. Gözlerinin altı çökmüş, avurtları çıkmıştı. Adeta sürüklenerek mutfağa gitti. Oğlunun mamasını hazırladı. Neredeyse uyanırdı. Bir yandan iş yapıyor, bir yandan da gözlerinden süzülen yaşları siliyordu. Hiç bir şeye benzemiyordu Selda'sız ev. Eksik bir şeyler vardı. Karısının cıvıl cıvıl konuşmalarını duyuyordu kulağında. Sanki başını çevirse onu görecekmiş gibi hissediyordu. Geceleri yatağına girdiği zaman en kötü anlardı. Soğuktu ve yalnızdı. Evin içindeki ürkütücü sessizlikten tedirgin, uyuyamıyordu. Gece birkaç defa kalkıp kalkıp oğlunun nefesini dinliyordu. Günlerdir atölyeye de uğramamıştı. Mamayı hazırladıktan sonra tekrar oğlunun başına gitti. Hâlâ uyuyordu Emre Can. Sevgiyle okşadı usulca onun başını. Yanıbaşına oturdu ve düşünmeye başladı. Kaç saat o vaziyette kaldı bilmiyordu. Oğlunun kıpırdanmasıyla kalktı, onu kucağına aldı: - Canım yavrum benim, güzel oğlum, mama saatimiz geldi herhalde, bak baban sana ne güzel mamalar hazırladı, hadi gel karnını doyuralım... Beceriksiz hareketlerle yedirdi çocuğu. Onun anne sütünden mahrum bir şekilde büyümesini hazmedemiyordu. Emre Can mamasını yedikten sonra biraz huzursuzlandı. Bütün ilgisi çocuğundaydı. Neden sonra bebek tekrar uyudu. Yorulmuştu Orhan. "Bunu da becerdik şükür..." diye söylendi. Kendi içinin ezildiğini o zaman fark etti. Birkaç lokma bir şey atıştırdı. Mürşide hanım gitmeden hazır bir şeyler bırakmıştı. Geceler geçmek bilmiyordu artık. Sabaha kadar yatağının içinde dönüyor, aklında çok sevdiği karısı, sürekli yanıbaşında uyuyan oğlunu kontrol ediyor, onun masum yüzünü seyrediyordu.. Saatlerce gözleri tavana dikili öylece yatıyordu. Neyi nasıl yapacağını düşünmeye çalışıyor, ama işin içinden bir türlü çıkamıyordu. Hayatının en önemli parçası eksikti artık. Çocuğuyla acemi bir şekilde uğraşıyor, beceremediği zaman sinirleniyordu. Selda'yı özlemişti. Onun usul usul konuşmasını, kahkahasını, evin içinde kıvrak kıvrak dolanmasını özlemişti. *** Avukat Tahsin bey sekreterin getirdiği dosyayı dikkatle inceledi. Dudaklarında beliren tebessüm okuduklarından hoşnut olduğunu gösteriyordu. Arkasına dayandı. - Evet, bu iş bu kadar, bu şartlarda asla bu çocuk bu adamın elinde bırakılmaz. Şimdi sıra davayı açmaya geldi. Dilekçemizi yazalım bakalım. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.