Sevincinden ne diyeceğini şaşırdı!

A -
A +

Hüveyda Hanım kapının vurulduğunu duyunca elindeki örgüsünü bırakıp ayağa kalktı. Son yıllarda ayaklarındaki ağrıdan çok şikayetçiydi. Yürürken, eğilip kalkarken sızım sızım sızlıyordu dizleri. Duvara dayanarak güç alıp yürüdü. Ahmet sabahtan çıkmıştı. O gittiğinden beri oğlunun ne kadar heyecanlı olduğunu düşünüyor, onun mutluluğu için dua ediyordu. Kapıyı usulca açtı. Karşısında Şefika Hanımı görünce yüreği ağzına gelecek gibi olmuştu. Heyecanla atıldı: - Şefika Hanım, buyursunlar, hoş geldiniz... - Merhabalar Hüveyda Hanım, kusura bakmayın çarşıya gidiyordum, geçerken uğrayayım dedim. Hüveyda Hanım telaşla yana çekildi: - Gir kardeş, bir acı kahvemi iç hiç olmazsa... Şefika Hanım gülümseyerek girdi. Göz ucuyla etrafına bakınıyordu. İlk defa geliyordu bu eve. Oturma odasına geçti. Bir divan, bir koltuk bir de büfe vardı odada. Kapının sağ tarafına soba kurulmuştu ve insanın iliklerini ısıtan bir sıcaklık yayılıyordu. Telaşla sedirin üzerini düzeltti Hüveyda Hanım: -Kusura bakmayın, sabah dağınıklığı işte. Ahmet'i yolladıktan sonra biraz örgü öreyim dedim. Hemen kolonya ikram etti misafirine. Ardından koltuğa oturdu: - Nasılsınız Şefika Hanım, Tevfik Efendi nasıl, güzel kızım nasıl? - Ellerinden öper. Ben uzatmayacağım konuyu. Tevfik Efendiyle konuştuk. Müsait olduğunuz zaman buyurun bekliyoruz. Ne zaman isterseniz... Hüveyda Hanım sevincinden ne diyeceğini şaşırmıştı. Oğlunun nasıl mutlu olacağını hayal ettikçe içi içine sığmaz olmuştu. Bu sevincini gizlemedi: - Ah Şefika Hanım, sizi ziyaret ettiğim günden beri durmadan dua ediyorum. Hayırlısıyla olsun diye. Çok istiyor Ahmet'im. Oğlumdur diye demiyorum, inanın gözünüz arkada kalmaz. İnsan değeri bilir benim oğlum, iyi çocuktur, efendi çocuktur. Sorumluluk sahibidir. Babacığı öldüğünde altı yaşındaydı. O günden beri yüklendi evlatçığım üstüne babalığı. Şefika Hanım başını salladı: - Biz de dediğiniz gibi biliriz Ahmet'i Hüveyda Hanım. Hemen fırladı Hüveyda yerinden: - Bir kahve yapayım, karşılıklı içelim. Cevap beklemeden mutfağa geçti. Ocak olarak kullandığı küçük tüpün üzerine cezveyi sürdü. İki dakika sonra iki fincan bol köpüklü Türk kahvesiyle girdi içeriye. İki kadın çocuklarından konuştular bir müddet. Şefika Hanım düşündüğünden çok kalmıştı. Neden sonra müsaade isteyip kalktı: - Ben gideyim Hüveyda Hanım. Daha çarşıya çıkacağım. - Allah razı olsun kardeşim, ayaklarına sağlık. Bizi mutlu ettiniz. Biz Perşembe akşamı ziyaretinize geliriz inşallah. Hayırlısıyla... Tevfik Efendiye hürmetlerimi bildirin, Elmas'ımı da öpün benim için. Allah izin verirse dünür olacağız artık... Misafirini uğurladıktan sonra sevincinden ne yapacağını bilemedi. Pencereye koştu. Artık oğlunun gelmesini bekleyecekti ona bu güzel, merakla beklediği haberi vermek için. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.