Yalçın yanındaki iki adamla Şevket Bey henüz dönmeden eve gelmişti. Şefika Hanım onlara kahve yapmış, sonra sessizce bir köşeye oturmuş bekliyordu. Yalçın evi öve öve bitiremiyordu. Durmadan konuşuyordu. Bir an önce bu işin bitmesini arzu ettiği her halinden belliydi. Kapı çalındığı zaman da heyecan içinde herkesten önce o fırladı: - Hah, babam geldi sonunda... Gidip kapıyı açtı, içeri giren Şevket Beye doğru yaklaştı ve fısıldadı: - Alıcılar içeride baba, biraz makul davranırsan, ince eleyip sık dokumazsan bu iş biter bugün. Şevket Bey cevap vermeden girdi oturma odasına. İki adam da yaşlı adamı görünce ayağa kalktılar ve elini öptüler. Şevket bey eliyle oturmalarını işaret etti ve "hoş geldiniz" dedi. Çok geçmeden konuya girdiler. Adamlar gerçekten peşin para, alıcılardı. Müteahhitlik yapıyordu ikisi de. Eski daireleri alıyor, tadilattan geçirip yeniledikten ve lüksleştirdikten sonra yüzde yüz kârla satıyorlardı. Yalçın atıldı: - Evet baba, arkadaşlar istediğimiz fiyatı verecekler... Adamlardan biri güldü: - Öyle demedik Yalçın Bey, pazarlık edeceğiz elbette. Hemen konuşmadan "peki" demedik... Yalçın lakayt bir gülümseme ile: - Pazarlık edecek bir şey yok artık. İstediğimiz makul bir fiyat. Nesine pazarlık edeceğiz? Adam Yalçın'ın düşüncesiz konuşmalarına aldırmayarak Şevket Beye döndü: - Bey amca, sizinle konuşalım, son fiyatı söyleyin bize... Şevket Bey yutkundu. İçinin acıdığını hissetti. Babacığından kalan birkaç kuruşla sahip olduğu tek mülkünü elden çıkarmak için buradaydı. Çocukları bu evde doğmuş, hayatının en büyük bölümü bu evde geçmişti. - Ne diyeyim evladım. Manevi değerini soracak olsan liralarla ölçülmez benim için. Çocuklarım bu evde doğdu, ben bu evde yaşadım. Hayatımın otuz beş senesi bu evde geçti. Yani yarısı... Yalçın sıkılmıştı, hemen atıldı: - Baba, bırak bunları şimdi, bunlar işin duygusal yanları... Şefika Hanım bu konuşmalara tahammül edemedi. Ağlamamak için kendini zor tutarak çıktı odadan. Şevket Bey "haklısın oğlum" diye mırıldanarak devam etti: - Evet, istediğimiz fiyat çok değil beyim... Bir kuruş aşağıya olmaz. Biz de ona göre ayarlıyoruz kendimizi... Bu pazarlıksız fiyatımız... İki adam birbirine baktılar. Zayıf olan ayağa kalkıp elini uzattı: - Tamam bey amca, senin dediğin olsun. Hayırlı olsun... Yalnız ne zaman boşaltacaksınız evi, onu bilelim... Biz de hemen işimize başlamak istiyoruz. Şevket Bey inanamıyordu her şeyin olup bittiğine. Kekeledi: - Biz... biz... bir hafta diyelim... Adamlar başlarını salladılar: - Tamam, anlaştık, şimdi gidelim tapuya o zaman, işi bitirelim. Arabamız var. Bir hafta sonra da evi teslim alırız sizden. Hayırlı olsun hem sizin için, hem de bizim için... > DEVAMI YARIN