Tamer, olayı avukata eksiksiz nakletmiş ve bir an önce bu boşanma işini bitmesini istemişti. Duydukları sevindiriciydi. - Sen merak etme Salih Amca, o da isteyecek benden ayrılmayı. Hemen vekâletimi vereyim ve davayı açalım. Bitsin bu iş. Yalnız tek ricam, babam duymasın. Annemle gelişmeleri konuşabilirsin ama babam duyarsa buna engel olacaktır. Bilirsin, yumuşak kalplidir; ama anlattım sana olmuyor... Ben bu evliliği yürütemem. Vekaletnamesini verdikten sonra bu olaydaki can alıcı raundu oynamak üzere eve döndü. Hızla Şevval'in odasına çıktı. Kapıyı falan vurmadan girdi içeriye: - Bana bak! Avukatın yanından geliyorum. Boşanma davasını açtım. Sen de bu boşanmaya evet diyeceksin. Yoksa sana cihanı dar ederim. Şevval korkuyla sindi yatağına. Yüzü sapsarıydı. Tamer devam etti: - Mahkeme günü seni götüreceğim davaya. Çıkıp hakime ayrılmak istediğini söyleyeceksin, karnındaki o çocuktan da kimseye bahsetmeyeceksin. Ondan sonra al çocuğunu nereye gidersen git, yeter ki düş yakamdan! Anladın mı beni? Son cümleyi bağırarak söylemişti. Şevval başını salladı korkuyla. Tamer başka bir şey söylemeden kapıyı çarpıp çıktı. Genç kadın derin bir nefes aldı. Aldatılmışlığın verdiği çaresizlik duygusuyla süzüldü yatağının içine. Ağlamaya başladı. Bundan sonrasında ne yapacağını düşünmeye başladı. Bir bebek büyütmek kolay değildi. Korkuyordu. Hayattan, doğacak çocuğundan, geçmişinden, geleceğinden, her şeyinden korkuyordu. Tam derin bir nefes alacaktı ki oda kapısı bir kez daha açıldı sert bir şekilde. Yine Tamer'di gelen: - Söylemeyi unuttum, eğer bundan babama bahsedecek olursan seni yaşatmam! Anlıyor musun? Gebertirim!.. Şevval dehşet içindeydi. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Titrediğini fark etti. Tamer'in ikinci sefer odadan çıkışıyla yorganının altına kaydı. Eğreti bir hayatı yaşamaya çalışıyordu bu dört duvarın arasında. Herkesten çok o istiyordu bu ortamdan çekip gitmeyi. Ama ne yeri vardı gidecek, ne kimsesi vardı. İnsanlara güvenini yitirmişti. Haydar Beyin olumlu yaklaşımları bazen geleceğinde bir umut ışığı doğuruyordu; ama enine boyuna düşündüğü zaman sonuçta Tamer'in bu yaşlı adamın öz oğlu olduğu gerçeğini görüyor ve karamsarlığa kapılıyordu. Biliyordu ki Haydar Bey gibi bir adam öz oğlundan vazgeçemezdi. Böyle bir isteği de yoktu genç kadının aslında ama baba ile oğulun arasının kendi yüzünden açılmasını kabullenemiyordu. Kimseye düşman değildi, kimse de ona düşman olsun istemiyordu... > DEVAMI YARIN