Şevval, on sekiz yaşını bitirmişti...

A -
A +

Şevval mutfağın temizliğini bitirdikten sonra yemek için gerekli malzemeleri torbalara doldurup yengesini beklemeye başladı. On sekiz yaşını bitireli birkaç gün olmuştu. Anne ve babasını küçük yaşında peş peşe kaybettikten sonra amcası Dursun'un yanında yaşamaya başlamıştı. Ortaokula kadar okumuştu. O da kasaba öğretmeninin Dursun'u bezdiren ısrarlarıyla olmuştu... Dursun ile Hatice'nin çocukları yoktu. Çok fazla da çocuk sevdikleri söylenemezdi aslında. Ama biraderini kaybettikten sonra biraz da çevrenin baskısından çekindiği için Şevval'i yanına almak zorunda kalmıştı. Güzel ve gösterişli bir kız olmuştu Şevval. İnce, uzun boylu, siyah gür saçları, yeşil gözleri, biçimli dudakları, kırmızı yanakları ve çıkık elmacık kemikleriyle olağandan çok daha farklı, alımlı bir genç kızdı. İçine kapanıktı. Ailesinin ölümü sonunda yapayalnız kalmıştı. Amcasından her zaman çekinmişti. Yengesi ise kendi halinde, kendi kuralları olan bir kadındı. Çocuk sahibi olmadığından olsa gerek onun ruh halini anlamıyor, dünyayı âdeta kendi etrafında döndürüyordu. Mutsuzdu Şevval... Bütün gün iş yapıyor, hafta sonlarında amcasının çay bahçesinde yengesine yardım ediyor, hafta aralarında da evin temizlik işlerini ve yemek işlerini bitirdikten sonra köşesine çekilip nakış işliyordu. Birkaç gün önce amcası ve yengesinin gizlice konuşmalarını duymuştu. Hatice tedirgin bir sesle serzenişte bulunuyordu: - Evlenecek yaşa geldi, hâlâ bir kısmeti çıkmadı! Başımıza kalmasın da, konu komşu söylenmeye başladı, "kısmetsiz" diye ad taktılar kıza!.. Dursun ise her zamanki gibi sigaradan hırıldayan boğazını temizledikten sonra cevap vermişti: - Var kısmeti canım, bana gelen giden oluyor, ama yaşları büyük, adamın gönlü elvermiyor. Hani halleri vakitleri iyi olsa "he" diyeceğim ama hepsi çulsuz. Şöyle varlıklı bir kısmet çıksa, yaşa başa bakmayacağım. Hatice bıkkın bir şekilde söylenmişti: - Aman, ince eleyip sık dokuma sen de, hali vakti olsa ne olacak, bize ne? Dursun yine sinirlenmişti: - Bize ne diyor, şu kadına bak yahu! Bunca zaman bakmışım, ben de bedelini alacağım tabii ki... Ne sanıyorsun, bedavadan yollayacak halim yok! Şevval istemeden şahit olduğu bu konuşmayla yıkılmıştı... Ona hiçbir şey soran yoktu. O günden beri daha ürkek, daha umutsuz olmuştu hayata karşı. Kendisini bekleyen hiçbir şeyi bilmiyordu ve yaşayacaklarından korkuyordu. Yengesinin sesiyle irkildi. Evden çıkma vakti gelmişti... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.