Şevval, şaşkınlıkla bakıyordu kocasına!

A -
A +

O gece çok zor uyudu Şevval. Saatlerce Dürüye'nin söylediklerini düşündü. Ayaklarının üzerinde durabilmek, kendi hayatını kazanabilmek!.. Tamer'in aşağılamalarından sonra içinden bir ses bütün bunları hak etmediğini; herkese kendini ispat etmesi gerektiğini söylüyordu. Madem kader önüne böyle bir yol çıkartmıştı, buna dört elle sarılıp başarmaması için hiçbir sebep yoktu... Sabaha karşı uyuyabildi. Uyandığı zaman kendisini daha dinç hissediyordu. Az uyumuş olmasına rağmen oldukça zindeydi. Giyindikten sonra aşağıya indi. Kimseler gözükmüyordu ortalıkta. Mutfağa doğru yönelmişken arkasından Perihan Hanımın sesi duyuldu. İrkilerek döndü. Kadın öfkeli bir tavırla salon kapısının pervazına dayanmıştı: - Beğendin değil mi yaptığını? Baba ile oğlun arasını açtın! Şevval başını kaldırdı: - Ben hiçbir şey yapmadım Perihan Hanım. Bunu benim kadar siz de biliyorsunuz. Sadece kininiz, öfkeniz size bunları söylemeye mecbur ediyor. Bir dönüp olaylara bakın, benim ne suçum var? Sadece oğlunuza inanmaktan başka ne suçum var? Perihan Hanım şaşırmıştı bu çıkış karşısında: - Şuna bakın hele, Haydar Bey iki kere güldü suratına diye başımıza geçmiş ahkâm kesiyor!.. Siz böylesiniz işte, yüz vermeye kalkma, hemen tepesine binersiniz insanın. Bana bak mahalle dilberi, burası benim evim, burada bana cevap veremezsin. Haddini bil yoksa bildiririm. Şevval başını kaldırdı, dikkatle baktı kadının yüzüne ve kendinden emin, cevap verdi: - Size saygısızlık etmek istemedim. Sadece düşüncelerimi söyledim ve savundum. Bu sözlerden sonra mutfağa doğru yürüdü. Perihan Hanım hırsından köpürüyordu. Bu kızla bire bir münakaşaya girip kocasının şimşeklerini de üzerine çekmek istemediği için hızla üst kata çıkıp oğlunun odasına girdi: - Tamer, kalk çabuk, şu getirdiğin köylüye bir şeyler söyle, bana diklenmeye başladı. Babandan yüz buldu tabii. Haddini bilsin yoksa fena olacak. Tamer uykudan uyandırılmanın da verdiği öfkeyle apar topar fırladı yataktan ve hızla merdivenlerden indi. Mutfağa girdiği zaman Şevval kendisine çay koyuyordu. Koşarak yanına geldi genç kadının ve kolundan tuttuğu gibi savurdu duvara doğru. Dürüye hafif bir çığlık atarak bir adım geri attı. Şevval şaşkınlıkla bakıyordu kocasına: - Sen anneme nasıl karşı gelirsin ha? Kimsin sen be!.. Dürüye toparlanmıştı: - Tamer Bey, yapmayın! - Karışma! diye bağırdı genç adam. Sonra sert bir tokat attı genç kadının yüzüne. Şevval bir daha savruldu. Kendini toparlayıp gözlerini Tamer'in gözlerine dikti. Öyle bir bakışla baktı ki genç adam durakladı. Bir an bocaladı. Sonra hiçbir şey söylemeden çıktı dışarıya. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.