O gece çay bahçesine gelen Dündar oldukça kilolu, yaşından en az on yaş daha fazla gösteren, pala bıyıklı bir adamdı. Şevval adamın yanında küçücük kalmıştı. Ama genç kız sinirlerinin bozulmasına meydan vermiyor, nasıl olsa bu kâbusu yaşamayacağına inanıyordu. Nüfus kâğıdını vermişti Tamer'e... Dündar bütün gece çay bahçesinde Dursun'un hazırlattığı sofrada yedi ve içti. Gürültülü kahkahaları vardı. Dursun adamın yanında ezilip büzülüyordu. Hatice Hanım ise tezgâhın arkasından seyrediyordu onları. Arada bir yan gözle Şevval'e bakıyor, etkilemek amacıyla durmadan adam hakkında olumlu şeyler söylüyordu: - Kocaman tarlaları varmış. Rahat edeceksin, yine şanslı kızmışsın vesselam! Ben amcanla evlendiğim zaman bir çöpü bile yoktu, yıllarca yokluk çektik. Sen şimdi kâhyalı hizmetçili eve gelin gideceksin. Çocuklar da öyle ufak değilmiş, biri ortaokula biri de ilkokul sona gidiyormuş. En azından laf anlarlar. Oturun dedin mi otururlar. Rahata gidiyorsun yani... Amcana ne kadar dua etsen azdır artık... Şevval hiç ses çıkartmadan dinliyordu yengesini. Onun söylediklerinin çoğunu duymuyordu bile. Onun aklı Tamer'deydi. O gece uykusuz gecelerinden birini daha geçirdi. Artık bulunduğu ortamla ilgili hiçbir şey düşünmüyor, başlayacağı yeni hayatı hakkında hayaller kuruyordu... Tamer'in ailesini merak ediyordu. Kendisini nasıl karşılayacakları hakkında düşünceler geliştiriyordu. O hafta düğün için hazırlıklarla geçti. Dursun ve Dündar iki hafta sonra düğünün olmasına karar vermişlerdi. Büyük bir konvoyla Dündar'ın köyüne gidilecekti. Dündar'ın çiftliğinde hazırlıklar başlamıştı bile... Hafta sonu yaklaştıkça Şevval yerinde duramaz olmuştu. Yanına alacağı eşyaları hazırlıyor, her gün içinden birini çıkartıp bir başkasını ekliyordu. Zaman yaklaştıkça geçmek bilmez bir hal almıştı. Cuma gecesi hiçbir şey yokmuş gibi amcası ve yengesinin kahvelerini yaptıktan sonra odasına çekilmek üzere izin isteyecekti ki Dursun eliyle oturmasını işaret etti: - Haftaya düğünün var Şevval. Yarın öğleden sonra Dündar'ın ablası gelecek ve yengenle birlikte çarşıya gideceksiniz. Arabasını yolluyor adam rahat gidin diye. Şehre gider, gereken alışverişi yaparsınız. Sen de yavaş yavaş eşyalarını toparla artık. Öyle pek bir çeyiz yapamadık sana ama durumumuz bu kadar. Bir diyeceğin var mı? Şevval başını iki yana salladı: - Yok amca... - İyi, haydi bakalım... Hayırlısıyla şu işi bitirelim. Şevval odadan çıktıktan sonra karı koca birbirlerine baktılar. Dursun mutlu görünüyordu: - Bir bölüm daha ekleteceğim bahçenin yanına. Orası lokanta kısmı olacak. İyi para kazanacağız Hatice. Bu Dündar bize daha çok arka çıkar, görürsün!.. > DEVAMI YARIN