Payidar, Sedat'ın arabasından indiği zaman telaşla saatine baktı. Hava çoktan kararmıştı. Uzaklaşan arabaya el salladıktan sonra hızlı adımlarla yürüdü. Telefonunu bütün gün kapalı tuttuğu için anne ve babasının kendisini aramış olduklarını düşünüyor, uyduracağı bahaneleri kafasında planlıyordu. Böyle bir ilişkisi olduğunu babası duysa, adamcağız herhalde kasılır kalırdı. Şevket Beyin hayatındaki en önemli değeri namus ve dürüstlüktü. Hiç durmadan bu iki fazilet hakkında konuşur, çocuklarına namuslu, şerefli ve dürüst olmalarını öğütlerdi. Sedat'ın yaşının ileri olması en büyük dezavantajıydı Payidar'ın. Saatine baktı. Neredeyse dokuz olmak üzereydi. Evlerinin önüne geldiği zaman penceredeki karaltıyı fark etti. "Şefika Hanım oturmuş, dikmiş gözünü yollara..." diye söylendi kendi kendine. "Şimdi seyreyle gümbürtüyü... Allah vere de uzatmasa bari..." Şevket Tuncer'in evi üç katlı bir binanın ikinci katıydı. Oldukça yaşlı bir binaydı. Yer yer dış boyaları çatlamış, pencere pervazları solmuş, macunları dökülmüştü. Uzun zamandır pencereleri yaptırmak istiyorlardı ama elleri varıp da bir türlü becerememişlerdi. İstenen parayı bir emekli maaşıyla denkleştirmek oldukça güçtü. Hızlı adımlarla çıktı Payidar merdivenleri. Annesi kapının önündeydi. Gülümsemeye çalıştı genç kız. Bütün sevimliliğini takınmıştı: - Merak ettin değil mi anne? Geç kaldım biraz. Telefonumun da şarjı bitmiş... Şefika Hanımın yüzü asıktı: - Bu saate kalınır mı kızım? Neredeydin Allah aşkına? Baban da ben de meraktan öldük... Payidar hiçbir şey olmamış gibi annesinin yanağına bir öpücük kondurup girdi içeriye: - Gülsüm'e uğramıştım, lafa dalmışız. İnan ki vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Bir de baktım ki bu saat olmuş. Kusura bakmayın... Babam çok sinirlendi mi? Şefika Hanım kapıyı kapattı ve mırıldandı: - Merak etti sadece. Başına bir şey mi geldi acaba diye endişelendi... Payidar kaşlarını kaldırdı. Daha çok annesine benziyordu. Onun gibi beyaz tenli, iri kahverengi gözlüydü: - Ne var anne, ne gelecek başıma ki... Bir şey olsa ilk siz duyarsınız yani... Şefika Hanım başını yana eğdi: - Tövbe, tövbe! Karnın aç mı? Başını iki yana salladı Payidar: - Yok kek, kurabiye falan yedik çayla. Tokum... - Hafta sonunda ağabeylerin, ablaların gelecek yemeğe. Yarın evde otur da etrafı temizleyelim. Zeytinyağlıları yapacağım bir gün önceden. Bana yardım et biraz. Payidar'ın yüzü asıldı. Sedat'la sözleşmişlerdi. Canı sıkıldı bu habere: - Benim iş görüşmem var yarın. Evde kalamam. Şefika Hanım yutkundu. Hiçbir şey söylemedi. Bu arada Payidar oturma odasına girmiş, babasının yanağına bir öpücük kondurmuştu: - Babacığım, arkadaşta oturuyordum, anlamamışım vaktin geçtiğini, özür dilerim. Şevket Bey hiçbir şey söylemedi. Kızını karşısında görmek rahatlatmıştı yaşlı adamı... > DEVAMI YARIN