Muhteşem bir gün geçirdiler o gün... Kahvaltıdan sonra kızlar ve Turgay yürüyüşe çıktılar. Selma ile Handan öğle yemeği için hazırlık yapıp kahvaltı bulaşıklarını hallettiler. Bu arada Faruk onlara yardım etti. İşlerini bitirdikten sonra çalı çırpı ile yaktığı ateşin üzerinde Handan'ın pişirdiği bol köpüklü kahveyi içti üçü. Sohbet ettiler. Faruk hayata bağlanmış görünüyordu. Öğle için mangalı tutuşturmak amacıyla birkaç parça daha odun toplamaya gideceğini söyleyince Handan atıldı: - Etrafta çok fazla kozalak var. Onları toplasanız. Bence çok güzel yanarlar. Faruk omuzlarını kaldırdı: - O zaman bana yardım edin lütfen. Selma atıldı: - Gidin toplayın, ben kitabımı getirdim. Şu tertemiz havada şuraya uzanıp kitabımı okuyacağım. Bana dokunmayın... Handan biraz tedirgin bir şekilde kabul etti bu teklifi. İkisi birlikte ellerine birer naylon torba alıp yürümeye başladılar. Faruk keyifli görünüyordu: - Biliyor musunuz, hayatın güzelliklerini yeni baştan fark etmek çok değişik bir şey. Çok mutlu geçirdiğiniz bir döneme nokta koyup yeni bir dilime başlıyorsunuz. Bu seferki daha zor ama eskiden kalma anılar, yaşananlar da yanı başınızda bu sefer. Ama bu yeni dilimde de sizi çeken şeyler olduğunu fark ediyorsunuz. Ben bunun çelişkisini yaşamışım demek ki... Bu yeni dilimdeki güzellikleri görmenin eskiye saygısızlık olduğuna inandırmışım kendimi. Ama yanlışmış. O yüzden, bu suçu işlediğim için cezalandırıyormuşum kendimi de kızlarımı da... Handan sessizce dinliyordu genç adamın söylediklerini. O sözlerini bitirince başını salladı: - Sizin adınıza sevindim. Acılar da sevinçler de bizim için Faruk Bey, ikisini de ayrı ayrı yaşamayı öğrenmek zorundayız. Faruk durdu. Handan şaşırmıştı o birden durunca hayretle baktı genç adamın yüzüne: - Ne oldu? Niye durdunuz? - Size bir şey itiraf edeceğim, kimseye söylemediğim bir şey, ama nedense içimden bir ses size söyleyebileceğimi ifade ediyor bana. Handan daha da şaşırmıştı. Faruk devam etti: - Ben rahmetli karımla konuştum. Gözleri iri iri açıldı Handan'ın. Genç adamın delirmiş olduğundan şüphelendi, kekeledi: - Ne? Nasıl yani? - Biliyorum, aklımı kaybettiğimi düşünüyorsunuz ama değil. Onu düşünürken onun yanımda olduğunu hissettim. Bir anda sesini duydum. Bana sizin söylediklerinizi söyledi. Handan gülümsedi masumca. Göz göze geldiler. Faruk yüreğinin çarpıntısını hissetti o an... DEVAMI YARIN