Sibel Hanım elindeki evrakları bir kez daha dikkatlice kontrol ettikten sonra gözlüklerini çıkartıp gülümseyerek karşısındaki koltukta oturan Nihal'e baktı: - Şanslısın Nihal. Bizim belediyemizin bir de huzurevi var. Yaşlı, bakıma muhtaç ihtiyarlar için. Sana orada bir iş ayarlayabildim. Buradan çıkıp doğruca oraya git. Senin kaldığın yere yakın. Ben iyice tarif ederim. Orada sosyal hizmetlerde Tülin var. Ben şimdi arayacağım kendisini. Kim olduğunu söyle. Seninle ilgilenecek. Belki öyle ahım şahım bir maaş alamazsın ama en azından sosyal güvencen olur kızım. Yarından sonra bebeğin doğduğu zaman sağlık hizmetine ihtiyacın olacak. Kazandığın para da üç, beş her neyse seni idare eder. Umarım memnun kalırsın... Nihal neredeyse sevincinden ağlayacaktı. Sığınma evine ilk gittiği gün Vasfiye'nin söyledikleri çok etkilemişti kendisini. "İnsan hayatında belirsizlik çok tehlikelidir" demişti Vasfiye. "Eğer ne yapacağını belirlersen daha sonrasında doğru kararlar verirsin" demişti. Haklıydı. Nihal hayatını belirlemişti. Artık eskisi gibi ölmek falan istemiyordu. Yaşayacak, savaşacak ve evladını büyütecekti. Tek amacı olacaktı hayatında. Bunun için mücadeleye hazırdı... Sığınma evinde hayat eğlenceli geçiyordu. Yatak komşusu Servet Hanım en büyükleriydi ve oldukça hoşsohbet bir kadındı. Odadaki herkesi güldürüyordu. Akşamları salona iniyorlar, hep birlikte televizyon seyrediyorlardı. Yemekler güzeldi. Birkaç parça eşyasını kendisine verilen dolaba yerleştirmişti. Anasından kalma her şeyini evde bırakmıştı. Arkasına bile bakmadan çıkıp gitmişti doğup büyüdüğü evden. Böylesine kaçmak istemişti geçmişinden. Sevinç içinde fırladı ayağa: - Sibel Abla, sen melek gibisin. Bana yaptıklarını nasıl unuturum. Hayatımın sonuna kadar sana minnettarım. Seni sırtımda taşırım inan ki... Sibel Hanım gülümsedi: - Yok canım daha neler! Bu benim görevim kızım... Haydi bakalım sen şimdi git, işin hakkında görüş... Yerinden kalktı, Nihal'in yanına geldi. Genç kadının cebine bir şey koydu: - Bunu al, yanında bulunsun. Nihal mahcup bir tavırla yere baktı: - Ben size rastladığım için çok şanslıyım abla. Şansımın döndüğüne inanıyorum artık. Sibel Hanım onun omzunu okşayarak gülümsedi: - Aferin. Hayata hep böyle umutla bakarsan, istediklerine kavuşman daha kolay olur. Yazar ne demiş "insan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar..." Hayallerimizin özü de umutlarımız değil midir? Nihal sevgiyle gülümsedi. Sibel hanım onu yanaklarından öptü: - Haydi bakalım kolay gelsin... Genç kadın belediyenin merdivenlerinden inerken daha birkaç gün önce buraya geldiği zamanki ruh durumunu hatırladı. Hayat beklenmedik şeylerle doluydu. Konak Meydanı kalabalıktı. Ünlü saat kulesinin dibinde yüzlerce güvercin kendilerine darı tanesi atan insanların etrafına üşüşmüşlerdi. Güneş öyle aydınlık parlıyordu ki insanın gözleri kamaşıyordu. Nihal, Sibel Hanımın verdiği adres tarifini sıkı sıkıya tutuyordu avuçlarında. O anda aklına geldi ve cebine baktı. Sibel Hanım çok denebilecek miktarda para koymuştu cebine. Birden Kemeraltı Çarşısından gelen döner kebap kokularının cazibesine kapılıp yönünü değiştirdi... > DEVAMI YARIN