Saadet öylesine şaşırmıştı ki yerinden âdeta zıpladı. Gözlerini kısarak bakıyordu Cüneyt'e. Genç adam da bu tepki karşısında irkilmişti. Kekeledi: - Yanlış anlama lütfen, ben son derece ciddi ve samimi bir soru sordum, sadece düşüncelerini öğrenmek istediğim için, sakın bunu yanlış anlama... Genç kız hâlâ dikkatle bakıyordu onun yüzüne. Bir süre konuşmadılar. Sonunda Saadet dudaklarını ısırarak mırıldandı: - İyi de neden ben? Bildiğim kadarıyla siz son derece köklü bir ailenin çocuğusunuz. Oldukça varlıklısınız. Yanlış mı biliyorum? Ben sadece Tülay'ın anlattıklarından yola çıkıyorum. Ben ise anasını babasını bile bilmeyen, yetimhanede büyümüş, alelade bir kızım. Neden ben Cüneyt Bey? Sizi ciddiye alamıyorum... Özür dilerim. Bu sorunuzla bana güven vermediniz. Cüneyt telaşlanmıştı: - Sakın Saadet, sakın böyle düşünme. Evet söylediklerin belki doğru ama benim hayatımın içinde senin gibi dürüst, karakteri sağlam kimse yok. Bu inanılmayacak bir şey değil. Bak ben ne istiyorum. Senin gibi aklı başında, güvenilir, güzel bir kızla evlenip yuvamı kurmak, burada veya burası gibi küçük bir yerde yerleşmek ve hayatımı mütevazı bir şekilde sürdürmek istiyorum. Ama eğer senin güvenini kazanamazsam buna çok üzülürüm işte. O kadar ciddiyim ki... Genç kız yerinden kalktı. Birkaç adım attı denize doğru. Karmakarışık olduğunu hissediyordu. Hayatında ilk defa böyle bir teklif almıştı. Yirmi bir yaşındaydı henüz. Hayatı kendisine yaşattığı acılar çerçevesinde tanıyordu. Güzellikleri sadece kitaplarda okumuş, hikayelerde dinlemişti. Bütün bu olanlar bir şaka gibi geliyordu. Cüneyt hoş bir insandı. Bir anda arkasında hissetti genç adamın varlığını. Kımıldamadan durdu. - Saadet, seni incitmek, ürkütmek istemem. Ama ben içimden geçeni söyledim. Samimiyetle, açıkça... Genç kız onun sözünü bitirmesine engel oldu: - Bir dakika, samimiyetinden şüphelenmiyorum, ama neden? Tanımadığın, huyunu, suyunu bilmediğin bir insana daha birkaç görüşten sonra böyle bir teklif yapmak ciddiyet konusunda kuşkulandırıyor beni... Ben kimim? Bu konuda ne biliyorsun? Evliliğin ne kadar önemli bir kurum olduğunu bu cahil ve tecrübesiz yıllarıma rağmen ben bile idrak edebiliyorum... Cüneyt gözlerini denize doğru çevirdi. Yan yana duruyorlardı şimdi: - İçgüdü, önsezi diye bir şey vardır. İnsanların birbirlerini gördüğü anda ortaya çıkan bir intiba vardır. Ben bunlara güveniyorum. Sen özünde çok iyi bir kızsın. Bu o kadar belli ki... Her şeyden önemlisi mantıklı bir kızsın. Belki sevgi sözcükleri için çok erken, bu dediklerin eğer sana âşık olduğumu söyleseydim, senin için ölüp bitiyorum deseydim doğru olabilirdi ama bunları söylemiyorum. Gülümsedi Saadet: - Yani mantığın ön planda olduğu bir teklif, öyle mi? Cüneyt de gülümsedi bu sözlere: - Evet, belki egoistçe ama hayatım için yapmayı düşündüğüm şeylerde önemli bir rolün olabilir kanaatindeyim. Ne dersin güzel kız?.. > DEVAMI YARIN