Sofrayı kurarken hâlâ ağlıyordu...

A -
A +

Saadet ağlayarak girdi evden içeriye. Hafize Ana onun gelişini duymuştu. Oturduğu sedirden güçlükle kalkarak arkasından geldi. Genç kadın odasına girmiş ve yatağın üzerine kapanarak hıçkırmaya başlamıştı. Yavaşça yanına oturdu yaşlı kadın. Elleriyle onun saçlarını okşamaya başladı: - Ne oldu yine sana güzel gözlü kızım? Kim sıktı canını? Saadet berbat bir halde kaldırdı başını, çaresizce baktı onun yüzüne: - Hafize Ana, ben... ben onun çocuğunu taşıyormuşum. Hamileyim anacığım, ne yapacağım ben şimdi? Yaşlı kadın donup kalmıştı. Bir süre düşündükten sonra insana güven veren bir sesle konuşmaya başladı: - Üzülme kızım, her can rızkıyla gelir... Bu bebek sadece o adamın çocuğu değil, senin de bebeğin. Daha çok senin. Benim bebeğim diye kabul et... Topla kendini haydi... Saadet hıçkırıyordu: - Ben etrafıma ne derim, nasıl bakarım insanların yüzüne? Hafize Ana'nın sesi sertleşti: - Saçmalama kızım! Sen ahlâk dışı bir iş yapmadın ki, nikâhlı kocanın çocuğu bu! Kim ne diyebilir. Kalk kendini toparla bakayım. Sana bir şey söyleyecek olanın karşısına ben dikilirim her şeyden önce. Saadet sarıldı yaşlı kadına. Başını onun omzuna yasladı. Küçük, savunmasız bir çocuk gibiydi artık. Bir süre kaldılar öylece. Neden sonra Hafize Ana hareketlendi: - Benim karnım aç Saadet kızım, haydi kalk da bir şeyler yiyelim... Sofrayı kurarken hâlâ ağlıyordu Saadet. Çok fazla iştahı yoktu. Bir tabak çorba içmekle yetindi. Yaşlı kadın hemen itiraz etti: - Olmaz ama! İki canlısın sen artık, bu çocuğu düşünmek zorundasın, bak kızım anne olmak dünyanın en ayrıcalıklı şeyidir. En güzel duygusudur. Annenin yaptığı fedakârlığı hayatta kimse yapamaz. Biliyorum ağır ama çok güzel bir yük. İnsanın yorulmadığı tek yüktür anne olmak. Toparla bakayım kendini. Bundan sonra artık evladın için yaşayacaksın. Düşün bir kere, hiçbir şeyden haberi bile olmayan minicik bir can o! Sana muhtaç, verirsen yiyecek, verirsen alacak, verirsen öğrenecek. Sen anasız babasız büyüdün yavrum, neler yaşadın bir düşün, kendi canının bunları yaşamasını ister misin? Saadet hıçkırarak cevap verdi: - Ben ona ne diyeceğim Hafize Ana? Gün gelecek bana babasını sormayacak mı? - Doğruyu söylersin yavrum, saklayacak bir şey yok. O değerlendirmesini kendi yapar sonunda nasıl olsa. Bunları düşünme şimdiden. Bak bana da iş çıktı. Şişlerimi çıkartayım ortaya bari. Ufaklığa örülecek patikler, hırkalar, dikilecek zıbınlar var şimdi. Evimize neşe gelecek be kızım! Saadet minnetle baktı yaşlı kadına: - Ben şanslıyım Hafize Ana, sen olmasan ben nerede barınırdım, ne olurdum. Bana ana baba oldun, başımın üzerinde yerin var ölene kadar, nasıl unuturum seni... Yaşlı kadın sevgiyle baktı genç kadına: - Deli şey, ağlatacak beni de, ben seni evladımdan ayırmıyorum ki kızım!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.