Sokaklarda yatmayı göze alamıyordu!..

A -
A +

Neriman bankın üzerinde ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Gözlerini açtığı zaman etraf zifiri karanlıktı. Gecenin ayazı insanın iliklerine işliyordu. İkizlerden biri ağlamaya başlamıştı. Hemen kucağında sallamaya başladı kızını. Diğerinin sesi soluğu çıkmıyordu. Üzerindeki hırkayı çıkartıp üzerlerine örttü sıkıca. Biraz sonra bebek ağlamayı kesmişti. Saatin kaç olduğundan haberi yoktu. Etrafına bakındı. Kimseler yoktu. İyice büzüldü oturduğu yerde. İki evladı da kucağındaydı. Dünyadan bihaber, insanoğlunun en masum yaşındaydılar. Sevgiyle baktı kızlarına. Düşünceleri babasına kaydı. Hiçbir şey hissetmiyordu onun için. Zaten baba onun için hep korku ögesi olmuştu. Babasını sevip sevmediğini bile düşünmemişti bugüne kadar. Ondan sadece korkmuştu... Emin Beyi hatırladı. Gözleri dolu dolu oldu bir anda. Bütün hayatı boyunca şefkat ve sevgiyi gördüğü tek insandı Emin Bey. Sonra beyni bir anda Uğur'a doğru kaydı. Kim bilir neredeydi şimdi... Belki de hiç affetmeyeceği tek insan olacaktı Uğur. Yutkundu. Akşamüzeri yediği sandviç yetmemişti. İçi kazınıyordu. Apartmanın önünde kendisine para veren kadını düşündü. Rahatsız oldu. Kim bilir neler düşünmüştü hakkında. Cebinde kadının verdiği birkaç kuruş ve annesinin verdiği iki çeyrek altın vardı sadece. "Bunları dikkatle harcamalıyım, çocuklarım var, çok acil bir şey olabilir Allah korusun..." diye geçirdi içinden. Parkın girişinden sesler geliyordu. Korkuyla büzüldü olduğu yerde. - Bir sabah oluverse! diye mırıldandı... İki bebekle iş bulmak asla kolay değildi ama gerekirse yalvaracaktı. Bir gece daha sokaklarda yatmayı göze alamıyordu. Bebekleri için korkuyor, onların hasta olmalarından çekiniyordu. Sesler uzaklaşmıştı. Rahatladı Neriman. Uyku bütün ağırlığıyla bastırıyordu yeniden. "Uyumamalıyım, asla uyumamalıyım" diye düşündü. Bebeklerini dikkatlice bankın üzerine yatırdı. Ayağa kalktı. Bacakları tutulmuştu. İleri geri birkaç adım attı. Karanlığa alışmıştı gözleri. Sağ tarafta melisa ağaçları vardı. Hafif engebeli küçük bir koruluktu. Özenle inşa edilmiş parke yolun sol tarafında yuvarlak çiçek tarhları bulunuyordu. Melisa ağaçlarının arasında büyük çınarlar, salkım söğütler vardı tek tük. "Ne kocaman şehirmiş bu İstanbul! Derlerdi de bilemezdim. Bu ülkenin bütün insanları burada yaşıyor herhalde..." diye düşündü. Ürkütücüydü gerçekten. Uyumamak için sabaha kadar ileri geri gidip geldi. Günün ilk ışıkları belirmeye başladığı zaman yakınlardaki bir camiden sabah ezanı duyuldu. Sessizce dinledi ezanı. Yeniden gözleri dolmuştu. Yüksek sesle konuştu kendi kendine: "Büyük Allah'ım, senden başka kimsem yok benim!.. Sen her şeyi biliyorsun... Sevdiğin kullar hürmetine bana ve bebeklerime yardım et ya Rabbi!.." Gün ağarınca arabaların sesleri doldurmaya başladı ortalığı. Kucakladı çocuklarını. İkisini bir tarafta kucağında tutuyor, diğer eliyle de valizini taşıyordu. Parktan çıkıp cadde boyunca yürümeye başladı. Nereye gideceğini, hayata nereden başlayacağını bilmiyordu. Uzun bir süre yürüdü. Yoldan gelip geçenler dönüp bakıyordu kendisine. Sabahın bu saatinde kucağında yeni doğmuş iki bebekle yürümeye çalışan bu çelimsiz genç kadın tuhafına gidiyordu herkesin. Sonunda yorgunluktan bitkin bir şekilde bir duvar kenarına çöktü. Karnı acıkmıştı ve bebekler huysuzlanmaya başlamışlardı. Etrafına bakındı. Bir apartmanın kapısı açıktı. Hiç düşünmeden girdi içeriye. Antrenin bir kenarına oturdu. Bebeklerinin karnını doyurdu. İçi çekiliyordu. Şu anda tek istediği şey rahat bir yatakta hiç uyanmadan saatlerce uyumaktı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.