Bir bomba düşmüştü genç kızın yüreğine. Ahmet'i düşünüyordu: Yıllardır yüreğinde yer etmiş, kalbinin sahibi, rüyalarının prensi olan Ahmet ne olacaktı? Babası ne yapmak istiyordu? Kekeledi: - An... anlamadım baba! - Anlamayacak bir şey yok. Seni Hayrettin'in oğlu Haydar'la evlendireceğiz! Babasının sert bakışlarından korkarak ilerledi, Hayrettin'in elini öptü. - El öpenlerin çok olsun kızım. Allah tamamına erdirsin. Elmas bir şey demeden çıktı odadan. Ağlayarak Şefika Hanımın yanına koştu: - Anne, babam beni vermiş. Ne olur bir şey yap! Şefika Hanım şaşkın bir şekilde elinde çorba kepçesi kalakalmıştı: - Ne vermesi kızım? Ne oluyor? - Babam beni evlendiriyor anne... Ölürüm de varmam Ahmet'ten başkasına. İçerideki adamın oğluna verdi beni. Tanımadığım, bilmediğim bir adama veriyor beni... Şefika Hanım ellerini kurulayarak odaya daldı. - Tevfik bey... Ne oluyor.... Tevfik karısının sinirli bir şekilde sorduğu bu soruyu keskin bir şekilde cevapladı: - Elmas'ı Hayrettin'in oğlu Haydar'a verdim. Şefika Hanım bir sandalye çekip oturdu: - Ahmet ne olacak Tevfik bey? O çocuğa bir söz verdik... Tevfik umursamaz bir şekilde dudak büktü: - Kız benim değil mi? İstediğime veririm. Ahmet de kimmiş? O ipsize kız vermeye zaten razı değildim ben... Şefika Hanım soğuk terler döküyordu. Hayrettin hiç konuşmuyor, dikkatle izliyordu olanları. Tevfik onun verdiği karardan cayacağından korkarak adeta kükredi: - Babası ben değil miyim bu kızın, karışmayın... Şefika Hanım kocasının dediğinden, dönmesinin mümkün olmayacağını biliyordu. Hayrettin'e döndü: - Hayrettin Efendi, biz bir delikanlıya söz verdik. Altı ay mühlet verdik. Hayrettin kaşlarını kaldırdı: - Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır Şefika Hanım. Biz de talip olduk... Tevfik sıkılmıştı. Eline geçen bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Hiddetle atıldı: - Konu kapanmıştır. Ben kızı verdim. Haydi kurun sofrayı. Şefika Hanım çaresizce çıktı dışarıya. Elmas bitkindi. Mutfağın bir köşesine büzülmüş, hıçkırıklar içinde ağlıyordu. Son bir umutla baktı annesinin yüzüne. Şefika Hanım adeta attı kendini kızının kucağına: - Ah benim talihsiz kızım, ah!.. - Ahmet'ten başkasına yar olmam ben anne. Şefika Hanım sarıldı evladına: - Ağlama kızım, katlanacağız, ne yapalım! Yoksa baban zindan eder dünyayı bize! Elmas kaskatı kesiliyor, gözleri kararıyor, ayaklarının yerden kesildiğini hissediyor, bir kuyunun içine düşüyordu adeta... *** Şefika Hanım kızının alnına soğuk suyla ıslatılmış bezi koyup bileklerini ovmaya devam etti. Doktor, Elmas'ı muayene etmiş, şiddetli bir depresyon geçirdiğini söyleyip yatıştırırcı bir iğne yaptıktan sonra dinlenmesini tavsiye ederek gitmişti. Zaman zaman kendine gelen Elmas durmadan ağlıyordu. Tevfik ise kızının fenalaşmasını Hayrettin'in yanında pek önemsememiş, misafiriyle ilgilenmeyi tercih etmişti. Sonunda Şefika Hanım'ın şiddetli ısrarlarına karşılık bir doktor getirmeyi kabul etmişti. > DEVAMI YARIN