Ferit bey Aydınlı'ydı. Anne ve babası Aydın'da oturuyordu. Büyük bir bahçe içindeki evleri Serdar ve Meral'in yaz tatilleri için biçilmiş kaftandı sanki. İki kardeş bütün günlerini bahçede, incir, dut yiyerek geçiriyorlardı. Ama gençlerin üniversite yılları başlayınca bu tatiller kısalmış, ziyaretler bir haftalıktan fazla olmamaya başlamıştı... *** Doktor Ferit bey kendi ofisinin kapısında gözüktüğü zaman saat tam üçtü. Gülümseyerek bekleyen hastasına baktı. Yüzündeki tebessümü hiçbir zaman eksik olmazdı: - Hoşgeldiniz Afitap hanım. Buyurun içeriye geçelim. Hasta ve doktor kahverengi ağaç kapının ardında yok oldular. Bir saat sonra dışarı çıktıkları zaman Afitap hanım hayatından son derece memnun görünüyordu. Muayenesi sonucunda iyi haberler aldığı belliydi. Minnettar bir şekilde teşekkür ederek ayrıldı. Ferit bey sekreterine döndü: - Herhalde bugün başka hastamız yok değil mi Aslı? - Hayır efendim, Afitap hanım son hastaydı. Ellerini beline dayayarak arkaya doğru itti vücudunu doktor Ferit. - O zaman sen de erken çıkabilirsin kızım. Ben biraz kalıp çalışacağım. Genç kız sevincini saklamaya gerek duymadan başını salladı: - Teşekkür ederim doktor bey, benim de işim vardı zaten bugün. Yine aynı sevecen gülümsemesi belirdi dudaklarında Ferit Yilmaz'ın. Odasına döndüğü zaman saatine baktı. Neredeyse beşe geliyordu. Masasının üzerindeki telefona uzandı. Evinin numarasını tuşladı. Az sonra çok sevdiği karısı Nevin hanımın sesi duyuldu: - Buyurun? - Benim Nevin, birazdan çıkacağım. İstediğin bir şey var mı? - Ah Ferit iyi ki aradın, gelirken biraz meyve alsan iyi olur. Hiçbir şey yok evde meyve olarak. - Tamam canım. Çocuklardan ne haber? Nevin hanım aceleyle cevap verdi: - Meral az önce geldi, Serdar ise bugün biraz geç gelecek. Arkadaşlarıyla birlikteymiş. - Tamam Nevin'ciğim, meyve alırım gelirken, haydi, görüşmek üzere. Telefonu kapattıktan sonra bir müddet koltuğunda oturup gözlerini kapattı. Çok şükür her şey yolundaydı. Serdar'ın okulu bitirmesine iki sene kalmıştı. Seneler o kadar çabuk geçip gidiyordu ki, iki sene göz açıp kapayana kadar akıp gidecekti şüphesiz. Daha dün doğmuş gibilerdi iki evladı da. Serdar mezun olup ihtisasını yaptıktan sonra muayenehanesini ona bırakacaktı. Günün standartlarına göre daha kendisi çok yaşlı sayılmazdı ama yine de her şeyi evladına devredip, evinde mesleğiyle ilgili araştırmalar yapmayı tasarlıyordu. Oğluna da yardımcı olacaktı şüphesiz. Meral ise birinci sınıftaydı henüz. Bu seneyle birlikte dört senesi vardı mezuniyetine. Ama onun istikbali için çok fazla tasarıları yoktu. Kız evladıydı, nasıl olsa evlenip gidecekti. Yine de bir baba olarak ona karşı da görevlerini eksiksiz yerine getirecekti tabii ki... DEVAMI YARIN