Suzan, bilmiş bir tavırla çıktı odadan

A -
A +

Turgay Bey gittikten sonra Suzan hemen Cemile Hanımın ilaçlarını kontrol etti. Kadının tansiyonuna baktı ve madeni bir sesle sordu: - Ne zaman yemek istersiniz hanımefendi? Cemile içini çekti. Başını iki yana salladı: - Aç değilim... diye fısıldadı. - Ama yemek zorundasınız... İlaçlarınızı içmek için karnınızın tok olması gerekiyor. Bu konuda itiraz etmeyin. Ben ne zaman yiyeceğinizi sordum. Yemek yemek isteyip istemediğinizi değil! Cemile Hanım şaşırmıştı. Hafifçe inledi. Suzan bilmiş bir tavırla odadan çıktı. Bundan sonra görev yapacağı yeri tanımak niyetindeydi. Cemile Hanım odada yalnız kalınca gözlerinden süzülen damlaları sağlam eliyle sildi. İçi acıyordu. Yeni bir cenderenin içine girdiğini fark edebiliyordu. Burada hiç olmazsa arada bir ziyaretine gelen Münevver Hanım vardı. O kadının dostluğuna güveniyor, hoşlanıyordu. Senelerdir ilk defa sırrını paylaştığı insandı. Ondan ayrılıyor olmak üzmüştü hasta kadını. Oysa bir şey fark etmiyordu onun için ev değiştirmek. Bir hapishaneden başka bir hapishaneye naklolmak gibi bir şeydi. Ölene kadar hayatının bu minval üzerinde gideceğini biliyordu. Kafasının içinde çözüme kavuşmamış bir sürü şey, yüreğinde senelerdir kendisinin bir parçası gibi yaşayan özlemleri vardı. Kendisini bir insan gibi değil, bir eşya gibi hissediyordu. Hiç kimse onun ne düşündüğünü, nasıl duygular içinde yoğrulduğunu bilmiyordu. Kızının özlemi yakıyordu yüreğini. Yirmi bir sene geçmişti üzerinden. Bir kez bile görmediği evladının şimdi nasıl birisi olduğu, neler yaptığı, ne sevdiği, ne sevmediği hakkında en ufak bir bilgisi dahi yoktu. Onu bir kez görebilmek için sağlam olan bütün organlarını gözünü kırpmadan feda edebilirdi. Hayatında yarım kalmış bir sürü şey vardı. Suzan'ın odaya girişiyle düşüncelerinden sıyrıldı. - Size çorba yapıyorum. Bir de salata. Başka bir emriniz var mı? Başını iki yana salladı "hayır" anlamında. Derin bir nefes aldı: - Bir şey rica edeceğim. - Buyurun? - Yan apartmanın katında bir komşum var. Münevver Hanım. Sesleniverseniz de gelse... Suzan başını kaldırdı. Bir an düşündü. Kerim Beyin direktifleri gelmişti aklına: - Bu konuda size yardımcı olamam. Beyefendi kimsenin bu eve gelip gitmesini istemiyor. Bu konuda kesin talimatları var. Kusura bakmayın. Cemile Hanım hayretle baktı kadına. Sesini çıkartmadı. İçindeki nefretin büyüyüp taştığını hissetti. Bu haksızlık karşısında çaresiz kalmak kadar acı bir şey yoktu. Sandalyesine dayandı. Dudakları titriyordu. Suzan onun halini görünce yüzünü buruşturdu. Acımıştı kadına. Fısıldadı: - Bir seferlik çağıracağım. Ama ne olur beni de anlayın. İşimi kaybetmek istemiyorum. Başka bir şey söylemeden evden çıktı. Cemile Hanım içinin titrediğini hissediyordu. On dakika sonra kapının açıldığını duydu. Münevver Hanım telaşla girdi içeriye: - Ne oldu kardeşim, beni istemişsin? Cemile Hanım acınacak bir halde baktı komşusuna. Bakışlarıyla yalvarıyordu sanki... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.