Ta­mer, hiç bil­me­di­ği ­duy­gu­lar ya­şı­yor­du!..

A -
A +

Ta­mer ka­rar­laş­tı­rı­lan ka­fe­ter­ya­ya bu­luş­ma saa­tin­den bir sa­at ön­ce gel­miş­ti. Hay­dar Bey oğ­lu­nun tek ba­şı­na git­me­si­nin uy­gun ola­ca­ğı­nı dü­şün­müş ve Ta­mer'e şöy­le de­miş­ti: - Hay­di oğ­lum, şim­di git ve kı­zı­nı ta­nı. Her şe­ye ha­zır­lık­lı ol. Ta­mer hiç­bir şey söy­le­ye­me­miş­ti. He­ye­can­dan tit­ri­yor­du. Yal­va­rır­ca­sı­na ba­ba­sı­nın göz­le­ri­nin içi­ne bak­mış­tı ama Hay­dar Be­yin ka­rar­lı tu­tu­mu kar­şı­sın­da ça­re­siz ye­rin­den kal­kıp ka­pı­ya yö­nel­miş­ti. Ka­fe­ter­ya­nın dip ma­sa­la­rın­dan bi­ri­ne otur­du. Ya­nı­na ge­len gar­so­na bir çay söy­le­di. Hiç­bir şey dü­şü­ne­mi­yor­du. Sa­ni­ye­ler bir asır gi­bi ge­li­yor za­man san­ki önün­de­ki en­ge­le ta­kıl­mış, iler­le­mi­yor­du. Yak­la­şık bir saa­ti geç­miş­ti ge­le­li. Sa­ati­ne bir kez da­ha bak­tı­ğı sı­ra­da ka­fe­ter­ya­nın ka­pı­sın­dan gi­ren genç kı­zı gör­dü. Gö­zün­de­ki gü­neş göz­lük­le­ri­ni çı­kar­tın­ca Ta­mer onun sim­si­yah iri göz­le­ri­ni gör­dü ve du­dak­la­rı­nı ısır­dı. Ha­zal se­ri adım­lar­la ka­fe­ter­ya­nın or­ta­sı­na ka­dar yü­rü­dü ve et­ra­fı­na ba­kın­dı. Bir­den göz­le­ri ken­di­si­ni dik­kat­le sü­zen Ta­mer'e ta­kıl­dı. Bel­li be­lir­siz bir gü­lüm­se­me be­lir­di du­dak­la­rın­da. Ona doğ­ru yü­rü­dü, tam kar­şı­sın­da dur­du: - Ta­mer Bey? Ta­mer aya­ğa kalk­mış­tı. Yü­zü kar­ma­ka­rı­şık­tı. Ba­şı­nı sal­la­ya­bil­di sa­de­ce. Ha­zal me­rak­la in­ce­le­di kar­şı­sın­da­ki ada­mı. Son­ra eli­ni uzat­tı: - Ben Ha­zal, mer­ha­ba! Ta­mer ke­ke­le­di: - Ben.. ben de Ta­mer... Ha­zal ada­mın kar­şı­sın­da­ki san­dal­ye­ye otur­du. Bir­bir­le­ri­nin yü­zü­ne ba­kı­yor­lar­dı. Ta­mer ha­ya­tın­da ilk de­fa ya­şa­dı­ğı yo­ğun duy­gu­la­rın et­ki­sin­de ve şaş­kın­dı. Ko­nuş­mak is­ti­yor ama du­dak­la­rı­nın ucu­na ka­dar ge­len ke­li­me­ler tı­ka­nıp ka­lı­yor­du. Ha­zal ba­şı­nı ge­ri­ye at­tı: - Zor de­ğil mi? İn­san ne di­ye­ce­ği­ni bi­le­mi­yor... Ba­şı­nı sal­la­dı genç adam: - Zor kı­zım, çok zor... Ha­zal öne doğ­ru eğil­di: - Hiç­bir şey sor­gu­la­ya­cak de­ği­lim ba­ba! Sa­de­ce se­ni ta­nı­mak is­te­dim. Ya­şa­nan­la­rın he­sa­bı­nı so­ra­cak in­san ben de­ği­lim. Lüt­fen ra­hat ol! Ta­mer ir­kil­miş­ti. Ba­şı­nı iki ya­na sal­la­dı: - Ben... Ben o ka­dar şaş­kın ve üz­gü­nüm ki... Ha­zal ra­hat bir şe­kil­de ar­ka­sı­na yas­lan­dı: - İs­ter­se­niz bun­la­rı ko­nuş­ma­ya­lım ba­ba! Söy­le­di­ğim gi­bi, ben sa­de­ce si­zi ta­nı­mak is­te­dim. Ta­mer genç kı­zın du­dak­la­rın­dan dö­kü­len "ba­ba" ke­li­me­sin­den et­ki­len­miş­ti. Onun göz­le­ri­ne ba­kın­ca yü­re­ğin­den ılık bir şey­ler ka­yı­yor­du. Ta­mer hiç bil­me­di­ği duy­gu­lar ya­şı­yor­du...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.