Tamer, zengin bir ailenin çocuğuydu

A -
A +

Kasabanın meydanındaki heykelin tam karşısındaki asmalı çay bahçesi sabahın ilk saatlerinden beri kasabaya bir iki kilometre ötedeki garnizondan çarşı iznine çıkan er, erbaş, çavuş ve başçavuşlarla dolmuştu. Çay bahçesinin sahibi Dursun ter içinde kalmıştı. Sabah ezanından önce uyanmış, her hafta sonu yaptığı gibi erkenden kahveye gelmiş ve çayı demlemişti... Gün ağarmadan fırından çıkan taze poğaça, simit ve börekleri de vitrinine yerleştirir yerleştirmez ilk parti askerleri getiren garnizon otobüsü meydanda gürültülü bir sesle durmuştu. Garnizonun varlığı bu küçük Anadolu kasabasına hayat veriyordu. Dursun çarşı iznine çıkan askerlerin neşeli bağırışları arasında masadan masaya koşuyor, bu yiğit delikanlıların isteklerini yerine getirmeye çalışıyordu. Bir ara fırsat bulup kolundaki ucuz kol saatine baktı. Saat dokuza geliyordu. Dişlerinin arasından söylendi: "Bu kadın nerede kaldı, kalkıp gelemiyor bir türlü. Daha yemekler konmadı ocağa..." Yaklaşık bir yıldır öğlen yemeği de vermeye başlamıştı. Karısı Hatice Hanımın meşhur kuru fasulyesi ve pilavı, askerler arasında oldukça rağbet görüyordu. Hem temiz, hem de ucuzdu. Askerler bu küçük kasabada çarşı izinlerini geçirebilecekleri Dursun'un çay bahçesinden daha güzel bir yer bulamazlardı. Zaten topu topu bir küçük cadde vardı. Orada da çok cazip olmayan birkaç dükkandan başka bir şey yoktu. Askerler Dursun'u tanırlar, nazlarını geçirirlerdi. Dursun'un sinirli bir şekilde oradan oraya koşturduğunu gören Tamer Çavuş gülümseyerek seslendi: - Dursun Abi, hayırdır? - Sorma komutan, hatun hâlâ gelmedi, yetişemiyorum gördüğün gibi... Kümesi açılmış civciv sürüsü gibi doluştunuz, baksana şu hale!.. Tamer bir kahkaha attı. - Dursun Abi, sen de şükretmeyi bilmiyorsun ha! Fena mı? Biz gelmesek sinek avlayacaksın... Hâlâ şikayet ediyorsun... Dursun elinin tersiyle terini sildikten sonra cevap verdi: - Yok komutan, şikayet değil, yardım etsin istiyorum, bütün gayem size iyi hizmet verebilmek... Tamer birliğindeki tek İstanbullu askerdi. Çok zengin bir ailenin çocuğuydu. Liseden sonra babası Haydar Beyin bütün çabalarına rağmen okumamış, ailesinin baskısından bunalınca da tutturmuştu askerliğimi yapacağım diye... Çaresiz izin vermişti Haydar Bey. Böylece 2. Ordu'ya bağlı bu garnizona gelmişti Tamer. Askerliğin bitmesine iki ay kalmıştı. Çavuş olmuştu. Rahatı iyiydi. Arkadaşlarıyla anlaşabiliyordu. Bütün eğlencesi diğerleri gibi hafta sonlarında çıktığı çarşı izniydi. Ama o da bütün vatan görevi yapanlar gibi gün sayıyordu. Rahat içindeki bir hayattan bu disiplinli ortama gelmek onu da yıpratmıştı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.