Tamer de o gece uzun süre uyuyamamıştı... Genç kızın kendisine takındığı tavrı hazmedemiyordu. Bugüne kadar son derece sorumsuz bir hayat sürmüştü. Liseyi babasının gayretleriyle zorla bitirebilmişti. Haydar Bey oğlunun bir baltaya sap olabilmesi için varını yoğunu ortaya koymuştu ama eşi Perihan Hanım oğluna karşı olan zaafı yüzünden hep önünde bir set teşkil etmişti... Haydar Bey otoritesini istediği gibi kullanamamasının sebebi olarak hep karısını görüyordu. Gerçekten de Perihan Hanımın oğluna karşı inanılmaz bir zaafı vardı. Onu sadece kendisine ait olarak görüyor ve gözünün içine bakıyordu. Annesinin bu tavırlarından aldığı yüzle Tamer hiçbir zaman Haydar Bey'in hayalindeki evlat olamamıştı. İnanılmaz bir zenginliğin içinde dilediği gibi avarelik yapmış ve çapkın olduğu için de bütün zamanını genç kızlarla, gece yarılarına kadar diskolarda geçirmişti... Altında son model arabalar, cebinde bol para, gününü gün etmişti... Haydar Bey bu yüzden oğlunun askere gitmek istemesine fazla karşı çıkmamıştı. Biliyordu ki askerlikte biraz olsun hayatı anlayacak, daha farklı bakmaya başlayacaktı. Kısacası askerlik onu adam eder diye düşünmüştü. Tamer Şevval'in tavrına sinirlenmişti ama bir türlü genç kızı düşünmekten de kendini alamıyordu. Gerçekten Şevval çok güzel bir kızdı... Aklına koyduğunu yapan, istediği her şeyi elde etmeye alışmış bir genç olan Tamer bu reddedilişi kabullenemiyordu... Sabah erkenden kalktı. Komutanlığa gidip çarşı iznini onaylattı ve ilk otobüste yerini aldı. Dursun'un çay bahçesine girdiği zaman güneş henüz kendini göstermeye başlamıştı ama bunaltıcı bir hava vardı. Çay bahçesi yıkanmıştı. Mis gibi ıslak toprak kokuyordu. Çay ocağına yakın bir masaya oturdu. Birden tezgahın arkasında Şevval'i gördü. Garip bir heyecan duydu. Elini kaldırdı ve seslendi: - Bakar mısın? Genç kız ellerini önlüğüne kurulayarak döndü ve Tamer'i görünce kaşları çatıldı. Bir an ne yapacağını bilemedi. Amcası yanı başındaydı, hemen ona döndü: - Amca bak, şuradan çağırıyorlar... Dursun kasayla meşguldü, genç kızın işaret ettiği yere baktı ve kıza döndü: - İyi ya, ne istiyorsa ver, benim işim var. Çaylar demlendi. Çaresiz tezgahın arkasından dolandı Şevval. İstemeyerek Tamer'in masasına gitti: - Buyurun? - Günaydın yok mu bana? Yutkundu genç kız: - Günaydın, ne istedin? - Çay ve poğaça istiyorum. Bir de seninle konuşmak. Şevval hiç oralı olmadı ve yürüyüp gitti. Tamer hırsından çıldıracak gibiydi... > DEVAMI YARIN