Ferit bey sandalyeye çökmüş, başını ellerinin arasına alarak hıçkırmaya başlamıştı. İki acılı yaşlı insan çaresizce ağlamaktan başka yapacak bir şey bulamamıştı. Nevin hanım kocasının yanına geldi, onun omuzlarından tuttu: - Ferit, ne olur arayalım onu, nereye gider, ne yapar benim küçük kızım, ya başına bir şey gelirse... Ya ona da bir şey olursa!.. Ben ne yaptım Allah'ım, nedir bu başımıza gelenler!.. Zavallı adam, şaşkın bir şekilde etrafına bakındı. - Kemal'e telefon edelim Nevin, Kemal'i arayalım... *** Doktor Kemal bey olayı duyar duymaz karısıyla birlikte hemen gelmişlerdi. Vakit gece yarısını biraz geçiyordu. Saliha hanım kanapede Nevin Hanımın yanında oturuyor, onu teselliye çalışıyordu. Kemal bey: - Meral böyle bir şey yapacak kız değildir Ferit, o da psikolojik olarak çok yıprandı kardeşim, biliyorum sizin de korkularınız var ama kızı çok bunalttınız, dedi arkadaşına. - Bilemiyorum neden yaptı, biz onun da başına bir şey gelmesinden korktuk Kemal, ya ona da bir şey olursa korkusu kapladı içimizi.. Ne bilirdim böyle yapacağını, bizi bu halimizde bırakıp gideceğini, bak şu kadıncağızın haline, perişan, iki acıyı birden yaşıyor şimdi, kimin hakkı var buna? Misafir karı-koca birbirlerine baktılar. Bu zavallı anne ve babaya acımaktan başka bir şey yapamıyorlardı. *** Meral gözlerini açtığı zaman bir an nerede olduğunu bilemedi. Şaşkın tavırlarla etrafına baktı. Birden bir önceki gece yaşananlar beyninde yanan bir ampul berraklığında beliriverdi. Tavanı alçak bir odada yatıyordu. Tanımadığı, bilmediği bir insanın evinde misafirdi. Düşünceleri karmakarışık olmuş, gururuyla pişmanlığı karşı karşıya gelmiş iki silahşör gibi savaşıyordu. Anne ve babasının yaşadığı şoku düşünemiyor, onların hâlâ taptaze olan acılarının üzerine eklediği ikinci bir yıkımın bir numaralı kahramanı olduğunu unutmak istiyor, sürekli kendi kendine "hürriyetin gitmişti elinden, ölüyordun, boğuluyordun, unutma!" diye telkin ediyordu. Yavaşça kalktı yatağından. Giyinip oda kapısını araladı. Tarık salonda televizyon izliyordu. Onu görünce gülümsedi genç adam: - Sabah, yataktan kalkar kalkmaz, yeni bir güne başladığım anda seni görmek ne kadar güzel bir şey... Bu gün seninle çılgınlar gibi dolaşalım, evde kapalı kaldığın zamanların acısını çıkartalım. Her yere, canımızın istediği her yere gidelim. Ne dersin? Meral utangaç bir şekilde tebessüm etti: - Nasıl istersen, benim de içinde yaşadığım dünyadan uzaklaşmaya ihtiyacım var. Genç adam ayağa fırladı: - Haydi öyleyse, ne duruyoruz? Hemen başlayalım, haydi giy üstünü... Meral çekingen bir tavırla sordu: - Berna'ya ayıp olmaz mı? - Berna'ya mı? Yok canım, o sabah onbirden önce kalkmaz. Bekleyecek halimiz yok ya... DEVAMI YARIN