Tarık, dikkatle dinledi Arzu'yu -35-

A -
A +

Feridun bey sofradan kalkarken söylendi kendi kendine: - Esra için zor olacak, çok zor olacak kızıma... Telefona doğru yürüyordu. Numaraları tuşlayıp beklemeye başladı. Az sonra karşı taraftan Meral'in sesi duyuldu. Feridun bey söylenmesi gereken her şeyi kibar bir dille söyleyerek sağlık temennilerini iletti. Bir ihtiyaç olursa, yardıma hazır olduğunu bildirdi. Ferit bey bir sakinleştirici alıp yattığı için telefona gelemiyordu. Konuşma bittikten sonra adam ahizeyi bırakıp karısına döndü: - Allah düşmanıma vermesin bu derdi, çok zor yahu... Hafif göbekli, alnındaki saçları dökük, yuvarlak yüzlü, babacan görünüşlü bir adamdı Feridun bey. Bir bankada müdürlük yapıyordu. Bir oğlu ve bir kızı vardı. Oğlu bir sene önce üniversiteyi bitirmiş, master yapmak için Amerika'ya gitmişti. Artık onun geri döneceğine inanmıyordu. Amerika'da kendine bir çevre edinmiş, mesleğinin doruğuna ulaşabileceği imkânları bulmuştu. Ancak gelirse tatillerde gelirdi. Askerliğini henüz yapmamıştı ama daha doktorası bitene kadar tecili vardı. Hoş, askerlik için geldiğinde de yine yanlarında olmayacaktı. Bir de onun küçüğü Esra vardı işte. O da Tıp fakültesini kazanmış, doktor adayıydı. Serdar'la kızının arkadaşlığına başlarda pek sıcak bakmamıştı Feridun bey. Ama delikanlıyı ve ailesini tanıdıktan sonra müstakbel damadını hem çok sevmiş, hem de kızını mutlu edeceğine yürekten inanmıştı. Daha resmi bir şey olmamıştı, gençler kendi aralarında söz vermişlerdi birbirlerine ama Serdar bir vesile ile iki aileyi tanıştırmıştı. Herkes gibi Feridun bey ve Tülin hanım da artık bu iki gencin ileride hayat arkadaşı olacağına kesin gözüyle bakıyorlardı. Nevin hanımın oğluna sürekli ısrar etmesi de bu yüzdendi. Kızın ailesi de durumun farkında olunca erkek evi olarak harekete geçmeleri gerektiğini düşünüyordu hep. Ama Serdar bugüne kadar hep frenlemişti onları. Hiç olmazsa okulun son sınıfına gelince bir resmiyete bindirmeyi yeğliyordu... Tülin hanım sofrayı toplarken kocasının dalgın dalgın pencereden dışarıyı seyrettiğini gördü. Onların da evine acı ve hüzün çökmüştü artık. *** Tarık dikkatle dinledi Arzu'yu. Genç kız gözleri yaşararak anlatıyordu dün akşam olanları. Meral'in halini, Ferit beyin durumunu detaylarıyla nakletti genç adama. - Çok perişanlar Tarık, bildiğin gibi değil. Bir süre konuşmadı delikanlı. Neden sonra mırıldandı: - Yine de bir telefon edebilirdi, yardımcı olurduk. Hayretle kaldırdı başını Arzu. Karşısındaki insanın böyle bir durumda göstermesi gereken tepki bu olmamalıydı. Ses çıkartmadı. Tarık onun yüzüne baktı: - Bugün de gelmeyecek öyle mi? - Aşkolsun Tarık, nasıl gelsin kız? Kardeşi ölüyor, onun yanında olacak tabii olarak. Genç adam dişlerinin arasından fısıldadı: - Allah kahretmesin... Ben de neler düşünmüştüm... Neyse, gidelim bari hastahaneye biz de. Ders bittikten sonra iki genç arabaya atlayıp hastahaneye gittiler. Bir gün öncekinden farklı bir durum yoktu hastahanede... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.