"Tatlı yorgunluklar bunlar oğlum..."

A -
A +

Feraye Hanım ile iyi geçiniyor, haftanın üç gününde onunla birlikte yardım derneğine gidiyor, oldukça faal bir performans sergiliyordu Sena. Birçok insanla tanışmıştı. Yeni ve üst düzeyde bir sosyal çevrenin içine girmişti. Bunu beğendiği bir erkekle evlenerek perçinlemek karşısına çıkabilecek en mükemmel imkândı. Köşkte kıyılacaktı nikahları. Birkaç yakın dost, Feraye Hanım, Burhan'ın ablası Münevver Hanım ve avukat Yusuf'tan ibaretti davetliler. Nikahtan sonra açık büfe şeklinde bir yemek verilecekti ve yeni evliler on günlük bir balayı için İtalya'ya gideceklerdi. Nikah kıyılırken Sena sevincinden ve mutluluğundan ağlamamak için zor tuttu kendisini. İmzalar atılıp evlilik cüzdanı genç kadının eline verilince mutlu bir tebessümle kayınvalidesine baktı. Feraye Hanım pırlanta bir set hediye etti gelinine. Burhan ise karısına çok zarif elmas küpe ve elmas bir yüzük taktı. Gelen davetlilerin de hediyeleri ile mücevherle dolmuştu üstü. Burhan omuzlarından tutarak gözlerinin içine baktı Sena'nın: - Mutlu musun canım? - Hem de çok Burhan. Hayatımın en güzel şansısın sen benim. İyi ki sana rastlamışım. Genç adam gözlerini kapattı başını sallarken: - Sen de benim için bir şanssın. Ben de iyi ki sana rastlamışım. Nikah sonrası yemek iki saat kadar sürdü. Davetliler mutluluklar dileyerek teker teker ayrıldıktan sonra Burhan papyonunu gevşetti ve koltuklardan birine attı kendini: - Yoruldum yahu! Sabahtan beri heyecan, koşturma derken... Feraye Hanım gülümsedi: - Tatlı yorgunluklar bunlar oğlum. Allah bana bu günleri de gösterdi çok şükür. Uçağınız kaçta sizin? - Üç saat var anne. Hemen çıksak iyi olur. İşlemler falan derken ancak yetişiriz. Pasaportları almayı unutmayayım... Sen ablama gideceksin anne değil mi? Feraye Hanım "evet!" anlamında başını salladı. Sena ise hazırlıklarının son kontrolünü yapmak için odasına çıkmıştı. Nihayet hak ettiği yerde ve hayatın içinde olduğunu düşünüyor, mutluluktan uçuyordu. *** Şeref müracaattan kendisine verilen zarfı alıp postacının defterini imzaladıktan sonra bir köşeye çekilip titreyen ellerle açtı gelen mektubu. Antalya'daki iş yerinden gönderilmişti zarf. Üzerinde el yazısıyla "şahıs aşağıda belirtilen adrestedir" yazılmıştı. Gelen mektup, boşandığını bildiren karardı. Birkaç kere okudu. Dudakları tek bir çizgi halini almış, alnındaki kırışıklıklar fazlalaşmıştı. Gayri ihtiyari duvara tutundu düşmemek için. Başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Yüreğindeki çarpıntı fazlalaşmıştı. Kanının çekildiğini hissediyor, ayakta durmakta zorlanıyordu sanki. Özenle katladı gelen kağıdı. Zarfının içine yerleştirerek iç cebine koydu. Derin bir nefes aldı. Ağır adımlarla görevinin başına döndü. O gün akşama kadar kimseyle konuşmadan görevini yaptı. Mesaisi bitince dışarı çıktı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.