Murat birkaç saat dolaştı Malatya'da. Komutanlığa gidip durumu hakkında rapor verdi, birkaç kitapçı dükkanını gezdi, hem kendisine hem de Pelin'e kitap aldı. Karnını doyurdu. Saat öğleden sonrayı geçmiş, akşamüzeri hastaneye döndü. Ahraz Kadın polikliniğin önündeki bekleme banklarında oturuyordu. Murat'ı görünce dudaklarını kıpırdattı hafifçe. Gözleri buğulandı her zamanki gibi. Kaşları çatıldı. Genç adam hemen yaklaştı yanına: - Tamam mı anacığım? Ben doktorlarla konuşayım. Hemen servis kapısından girdi. Başhekimin odasının önünde durdu, kapıyı hafifçe vurdu. Başhekim Muhittin Bey masasındaydı. Komutanı görünce hemen ayağa kalktı: - Komutanım, buyurun, ben de şimdi teyzemizin sonuçlarına bakıyordum. Teyzemizde KOAH var komutan. Akciğerlerde problem var... Hava yollarının daralması... Biliyorsunuzdur. Sağlıklı bir hayat gerekecek. Teyzenin sigara içtiğini sanmıyorum ama bunun bir başka sebebi de ocak... Dumanlı ocaklarla fazla haşır neşir olunduğu zaman, tozlu topraklı yerlerde yaşandığı zaman oluşabilecek bir hastalık. Şiddetli bir derecede. Spreyler vereceğiz. Beslenmesine dikkat edecek. Temiz hava alması lazım. Bu hastalık geçmez ama şikâyetler yarıya iner. Korktuğumuz gibi değil yani. Spirometri testini yaptık. Teşhis bu. İlaçlarını kullanacak. Nefesini zorlayacak şeyler yapmayacak. Soğuk algınlığından kendini koruyacak. Hayatını kalitesizleştiren bir hastalık ama şikâyetleri dediğim gibi dikkatli titiz bir tedavi ile yarıya indirebiliriz. Murat başını salladı: - Anlıyorum doktor. Gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederim. - Ne demek Murat Bey, siz benim en değerli hocamın oğlusunuz. Fazıl Hocama borcumuz ödenemez. Buyurun bu da reçetesi teyzemizin. Üç ay sonra yeniden kontrole gelecek. Bu kontrolleri aksatmayın ama. Mutlaka dikkat etsin. Siz de ilgilenirsiniz zaten. Murat bir asker selamıyla çıktı odadan. Koşar adımlarla geldi Gülbahar'ın yanına: - Anacığım, korktuğumuz gibi değilmiş. Hastalığın var ama geçmeyecek bir şey değil. Bu ilaçları kullanacaksın. Kendini yormayacaksın. Nefesini zorlaştıracak hiçbir şey yapmayacaksın. En önemlisi artık ocak başında duman içinde oturmak yok! Temiz hava. Üşütmeyeceksin. Üç ay sonra yeniden geleceğiz. Haydi gidip ilaçlarını alalım, sonra da dönelim. Geceyi bulacağız. Hava kararacak neredeyse. Yolumuz uzun. Şehir merkezinden ilaçları aldılar. Malatya ile Arguvan arası kırk beş dakika sürüyordu. Arguvan'la Kurudere arası da yarım saatten fazlaydı. Bir buçuk saatlik yolları vardı önlerinde. Hava kararmıştı artık. Cip sarsılarak ilerlerken yorgun olmasına rağmen oğluyla geçen her dakikayı değerlendirmek istercesine uyanıktı Gülbahar... DEVAMI YARIN