Ters giden bir şeyler vardı!..

A -
A +

Leman Hanım kahvesinden bir yudum aldıktan sonra dik dik baktı kapının kenarında bir suçlu gibi duran Neriman'a. Gözlerini kıstı: - Gel bakalım şuraya, otur!.. Hazır erkekler yokken konuşalım seninle. Neriman usulca yaklaştı ve sandalyenin ucuna sanki düşecekmiş gibi ilişti. Evlendiğinden beri ne yaşadığını bilmiyordu. Bu eve geldikleri dakikadan itibaren kocası kendisi yokmuş gibi davranmaya başlamıştı. Hiçbir şey konuşmuyordu genç kadınla. Balayı için gittikleri otelde iki gün kalmışlardı. O zaman zarfında birkaç kere bir şeyler konuşmuşlardı. Bir keresinde yemek yerlerken Uğur karısına: "Sevdin mi yemeği?" diye sormuştu. Bir keresinde de "üşüyor musun? Hırkanı giy!" demişti. Şu anda hatırlamadığı belki birkaç cümle daha... Neriman evliliğin böyle olmadığını bilecek kadar akıllı ve gözlemci bir insandı. Bu beraberlikte ters giden bir şeyler olduğunun o da farkındaydı. Leman Hanım bir yudum daha aldı kahvesinden: - Eline sağlık, güzel olmuş kahve... - Afiyet olsun efendim. Kadın arkasına yaslandı: - Bak Neriman, benim oğlum biraz zordur... Kocana karşı sabırlı olmanı istiyorum senden. Bizim seninle alıp veremediğimiz hiçbir şey yok. Onu eve bağlamak, kendine bağlamak senin elinde. İyi bir eş olduğun sürece Uğur senden başka kimseye dönüp bakmaz. Yeter ki sen akıllı ol, ne yapacağını bil. On sekiz yaşındaki hayatın acemisi bir gence bu sözleri söylemek Leman Hanıma ne kazandıracaktı bilinmez ama Neriman başını salladı: - Peki efendim. - Bunu nasıl yapacağına gelince, o senin vazifen. Neriman irkildi. Şaşkın bir şekilde baktı: - Ama o benimle hiç konuşmuyor. - Konuştur, sana anlatmak istediğim bu işte, konuşmasını sen sağlayacaksın. O konuşmazsa sen konuş, O yaklaşmazsa sen yaklaş. Bak kızım, mutluluğun senin elinde... Neriman sanki bir hikâye dinlermiş gibi dinliyordu kayınvalidesini. Kendisine söylenenleri muhakeme edemiyordu. Sadece farkında olduğu bir şey vardı. Omuzlarına öylesine ağır bir yük yükleniyordu ki naif gönlünün bu ağırlığı taşıyabileceğinden endişeliydi... Leman Hanım devam etti: - Bana sakın kocandan şikâyet etme. Kimseye de etme. Ona müşfik ol, onu anlamaya çalış. Seninle bu konuda ilk ve son konuşmam. Akıllı ol ve nasıl davranacağını bil. Haydi bakayım şimdi mutfağa git. Akşam için bütün hünerlerini göster. Neriman bütün gün kafasının içinde bin bir soruyla iş yaptı. Güzel yemekler pişirdi. Yemek pişirmesini sekiz yaşındayken öğrenmişti. İlkokul ikinci sınıfa gidiyordu ki Halime kızının artık zamanı geldiğini düşünerek onu mutfağa sokmuştu. Kısa zamanda hamur açmaktan, ekmek yapmaya, sarma sarmaktan baklava açmaya kadar her şeyi öğrenmişti. Elinin lezzeti de çok güzeldi. Onun yemeklerini yiyen herkes hayret etmekten kendini alamazdı. Neriman bütün gün nasıl davranacağını düşünerek iş yapmıştı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.