Ahmet heyecan içinde bekliyordu annesini. Eve ondan önce gelmiş, bir demlik çay koymuştu sobanın üzerine. Gözü pencerede, oturmuştu sedire. Kafasında planlar yapıyor, geleceğe yönelik düşler kuruyordu. Annesinin kısa, yuvarlak bedeninin uzaktan sallana sallana yaklaştığını görünce fırladı ayağa. Dışarısı çok soğuktu. Akşamüzeri kar yağışı bekleniyordu. Hüveyda Hanım eve girmeden bakkala uğradı. Bir ekmek alıp eve doğru ilerledi. Daha kapıya davranmadan açmıştı oğlu: - Hoş geldin ana! Umarım hayırlı haberle gelmişindir. Hüveyda Hanım şaşkın gözlerle baktı oğluna: - Korkuttun beni oğul, erken gelmişsin. - Geldim ya, duramadım meraktan... Hüveyda Hanım evladının yaşadığı heyecanı fark edebiliyordu. Sevgiyle gülümsedi: - Hayır oğlum, hayır... Pek güzel karşıladılar beni. Elmas kızım da pek narin, pek saygılıydı. Ahmet sabırsızca üsteledi annesine: - Anne bırak onları, ne dediler? - Ne desinler yavrum, babalarına soracaklar, bize haber verecekler. Başka ne bekliyordun ki? Sana ilk günde "tamam, al kızı git" demezler ki! Neredeyse on beş senedir giydiği eski mantosunu çıkartıp duvardaki kalın çiviye astı: - Çok soğuk çıkmış, ayaz... Bu akşam kar yağar... Odaya girince sıcacık sobadan yayılan ısıyla bütün kaslarının gevşediğini hissetti. Sobanın üzerinde fokurdayan demliği görünce gülümsedi sevgiyle oğluna: - Çay mı demledin aslanım? İçimiz ısınır, iyi etmişsin. Aç mısın sen? Bir şeyler hazırlayayım mı? Ahmet başını iki yana salladı: - Yok ana, canım bir şey istemiyor. Şu işten bir haber çıkana kadar da iştah miştah kalmaz bende... Çaylarını içerlerken daha fazla detay anlattı Hüveyda Hanım. İçeriye girişinden başladı. Çıkana kadar olanı biteni eksiksiz nakletti oğluna. Lafını bitirdiği zamana ekledi: - Şimdi haber gelince Samim ustaya söyleriz. Yaptırırız bir kilo tatlı, bir de çiçek alırız. Hep birlikte gideriz. Şefika Hanım senin efendiliğini öve öve bitiremiyor. Senelerdir bu evde otururlardı. Ev sahipleri artık iyice benimsemişti onları. Her sene çok cüzi bir artışla kira alırdı. Daha bir günden bir güne aksatmamıştı Hüveyda Hanım kirasını. Eğer eşi Halid Efendi yaşasaydı kendi evlerini alacaklardı. Hep planlarını yaparlardı... Ama kader işte. Nasip olmamıştı... Ahmet çayından bir yudum aldı: - İnşallah Tevfik Efendi bir aksilik çıkarmaz. Bilirsin ters adamdır. Hüveyda Hanım kaşlarını kaldırdı: - Ne aksilik çıkartacak oğlum? Aslanlar gibi çocuksun, askerliğini yaptın, iyi kötü tahsillisin de.. Lise bitirdin. İşin de hazır. Daha ne ister bir baba. Çok şükür soyumuz belli sopumuz belli, herkesler tanır burada. Ahmet içini çekti, düşünceli bir şekilde mırıldandı: - Bilinmez ki anne, yüzüğü takmadan içim rahat etmeyecek... > DEVAMI YARIN