Münevver Hanım oğlundan olanları duyunca üzüntüyle başını salladı: - Şaşırmadım desem yalan söylemiş olmam Ozan... Allah taksiratını affetsin!.. Şimdi ne yapıyorlar Zeynepler? Ozan bir yudum çay daha aldı. Kahvaltı sofrasındaydı ana oğul. Ozan karnını doyurduktan sonra cenaze için malikaneye gidecekti. Dün geceden beri Zeynep ve babası malikanedeydiler. Asuman Hanım Kerim beyin naaşını bulur bulmaz Selim'i aramış, gözyaşları içinde olanları haber vermişti. Selim ve Zeynep hemen malikaneye koşmuşlar, ama artık yapılacak hiçbir şey kalmadığını bir kez de kendi gözleriyle görmüşlerdi. Zeynep ağlayarak Ozan'a haber vermişti. Genç adam geç vakit olmasına rağmen hemen müstakbel eşinin yanına koşmuş, gecenin ilerleyen saatlerine kadar onunla kalmıştı. Şimdi sabah kahvaltısını yapar yapmaz yeniden onun yanına dönecekti. Münevver hanım bir dilim yağlı ve reçelli ekmek hazırlayıp uzattı oğluna: - Al güzel yavrum, ben sana yağ ve reçel sürdüm. Ozan sevgiyle gülümseyerek aldı ekmeği. Münevver Hanım biraz düşünceli, mırıldandı: - Suzan aramadı hiç. Cemile Hanımın da olanları bilmek en büyük hakkı. Ozan ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra cevap verdi: - Avukattan Cemile Annenin adresini almışlar Zeynepler. Bu hadise olmasaydı bugün gideceklerdi. Münevver Hanım dudaklarını ısırdı: - Keşke elimde adres olsaydı da önceden gidip anlatsaydım kadıncağıza. Ne de olsa bizim gibi sağlam değil, bir şok yaşamak ona ne kadar iyi gelir bilmiyorum. Zavallı kadın, bunca olayı kaldırabilecek gücü vardır umarım... Ozan hafifçe gülümsedi: - Cemile Anne kimsenin kaldıramayacağı kadar ağır bir hayat yaşamış. Hep üzüntü ve ıstırap içinde. Onları taşıyabildiyse sevinci haydi haydi taşır anam... Münevver Hanım başını iki yana salladı: - Kolay değil, kolay değil... Bazen insan beklemediği anda gelen mutlulukları kaldırabilmekte de zorlanır yavrum. Az buz şey değil... Sen evlat hasretinin ne olduğunu bilmiyorsun daha... Ozan kahvaltısını bitirmişti. Yerinden kalkıp annesinin yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurdu: - Anam, bana müsaade... Akşam görüşürüz. Ozan gittikten sonra bir bardak çay daha içti Münevver Hanım. Ara sıra yan gözle televizyona bakıyordu. Sabah haberlerinde vermişti tüm kanallar Kerim Beyin ölümünü. Tam yerinden kalkacaktı ki telefon çaldı. Ayaklarını sürüyerek gitti, ahizeyi kaldırdı. Karşısındaki insanın kim olduğunu anlayınca ne kadar temiz kalpli olduğunu düşünmekten kendini alamadı: - Suzan... Daha yarım saat evvel konuştum seni.. - Ah Münevver Hanım teyze, ben televizyondan duydum, Cemile Hanım henüz bilmiyor... Münevver Hanım atıldı: - Kerim Beyin ölümünü bir yana koy Suzan, neler olmadı ki!.. Cemile Hanımın kızı, kızının babası burada.... Suzan'ın hayreti ahizenin öteki ucundan belli oluyordu. Tiz bir çığlık atmıştı bakıcı kadın... > DEVAMI YARIN