"Vazgeç şu işten diyesim geliyor!"

A -
A +

Kendi kendine söyleniyordu genç adam: "Ben eğer Ahmet'sem bu işi başaracağım inşallah. İki kuruşu bulup, sevdiği kızı alamadı dedirtmeyeceğim kimseye. Elmas'a "sevgisine sahip çıkamadı" dedirtmeyeceğim. Gerekirse gideceğim, büyük şehirlerde çalışacağım gece gündüz demeden. Sevgi emek ister, ben de emeğimi koyacağım ortaya. Taş taşıyacağım, çöp toplayacağım ama bu parayı denkleştireceğim. Göreceksin Tevfik Efendi, tıkır tıkır saymazsam avucuna bu parayı bana da Ahmet demesinler..." Kararlılığı kendisini cesaretlendirmiş, içine bir umut serpmişti. Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı... *** Samim Usta elindeki çekici tezgahın üzerine bırakıp hemen yanı başında duran çayını bir yudumda içti. Elinin tersiyle ağzını kuruladıktan sonra karşısında sırtını dolaplardan birine dayamış duran Ahmet'e baktı: - Yani sen kesin kararlı mısın bu işi yapmaya? Ahmet başını salladı: - Evet usta. Buralarda çalışarak toplayamam o parayı. Malım mülküm de yok satayım savayım. Bir anamın babamdan kalan dul aylığı var. O da kendi başına anama yeter. Ben gideceğim. Altı ay bu, göz açıp kapayana kadar geçer. O zamana kadar da ben çalışır çabalar hallederim. Samim düşünceliydi: - Ben de esnafım be Ahmet, yardım edeyim desem toplayamam o parayı. Ahmet minnetle gülümsedi: - Yok ustam, zaten almam. Senin de doyurman gereken bunca işçin var. Esnafın halini anlarım. Samim Usta dişlerinin arasından mırıldandı: - Ah be Tevfik! Ah be Tevfik... Sonra Ahmet'e baktı: - Hani, gel vazgeç şu işten diyesim geliyor ama... Ahmet kaşlarını çattı: - Benden bunu isteme usta. Yıllar önce söz vermişim Elmas'a. Dönmek olur mu üç kuruş için! - Üç kuruş diyoruz ama bir araya getiremiyoruz o üç kuruşu! Diye söylendi Samim Usta. Genç adam derin bir nefes aldı: - Artık sevgimi de aştı bu Usta, gurur meselesi oldu. Tam bu sırada Samim Ustanın kalfası seslendi: - Ahmet ağabey, seni soruyorlar... Delikanlı başını çevirdi kapıya doğru. Kapının önünde Elmas duruyordu. Mantosunun yakalarını kaldırmış, elleri cebinde omuzları kalkıktı. Üşüdüğü belliydi her halinden. Koştu genç adam: - Elmas, ne işin var burada? - Konuşmak istedim seninle. Seni arıyordum. Aklıma geldi burada olacağın. Çok vaktim yok Ahmet.. Ahmet kolundan tuttu genç kızı, dükkana soktu. Samim Usta elini kaldırdı: - Hoş geldin Elmas kızım, gel bakalım. Genç kız utanarak girdi içeriye. Korkuyla bakıyordu Ahmet'e: - Ahmet, ne yapacağız? Babam mahvetti bizi... - Korkma Elmas'ım. Bir şekilde halledeceğim. İstanbul'a gitmeye karar verdim. Sözüm söz dedi, altı ay müsaade dedi baban. Altı ayda toplayacağım o parayı. Gerekirse hiç uyumam, gece gündüz çalışırım. Biriktiririm. Tıkır tıkır sayarım avucuna banknotları. Sen sıkma canını. Elmas'ın gözleri dolmuştu. Sıkıntıyla soluklandı: - Sana yazık değil mi Ahmet'im? Yazık değil mi sana? - Sevgi emek ister Elmas'ım. Korkma sen. Güven bana. Bekle beni... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.