"Yadigar'ım bunları hak etmedi!.."

A -
A +

Payidar hiç ses çıkartmadan masayı topluyordu. Şefika Hanım ise kesik hıçkırıklarla sarsılıyor, tülbendinin kenarıyla yanaklarına süzülen yaşları siliyordu. Şevket Bey ayağa kalktı ve odanın içinde dolaşmaya başladı: - Yavuz'u kaybettik artık. Bugün gibi aşikâr... Bugüne kadar karşılaştığım türlü saygısızlıklarına rağmen bir tek kötü kelime konuşmadım Tülay hakkında. Bizi sevmediğini biliyordum ama bundan sonra onu görmek istemiyorum. Bu eve ben yaşadığım sürece girmeyecek. İsterse Yavuz gelir bizi görür. Ama hiç sanmıyorum. Onun da bizi arayacağını sanmıyorum!.. Şefika Hanım âdeta inledi. Başını geriye doğru attı. Sıklıkla nefes alıyordu. Şevket Bey devam etti: - Yavuz bizi gözden çıkarmış artık. Yerlerinde sağ olsunlar. Hayatlarında bize yer yok. İnsanın ağırına gidiyor ama yine de önemli olan evladımın mutlu olması... Yadigar'a gelince... İçimin acısı o... O narin kızım, o duygulu kızım bunları hak etmedi. Sinirli bir şekilde döndü karısına: - Sen inandın mı o yanağındaki morluğun kapıya çarpmak sonucu olduğuna? Kargalar güler bu sözlere!.. Beş parmak izi belli kızın suratında. Benim kızım dayak yiyor ha? Benim okşamaya kıyamadığım kızım şiddet görüyor... Allah'ım bana yardım et, ben ne yapayım? Şefika Hanım gözyaşları arasında cevap verdi: - Birazcık konuştum Yadigar'la... Çok mutsuz Şevket Bey... Bizi üzmemek için ses çıkartmıyor, "ben yaptım ben çekeceğim" diyor... Elim kolum bağlı Şevket Bey... Gözlerini kısarak pencereye çevirdi başını yaşlı adam. Sonra arkasını döndü: - Payidar, gel bakalım buraya! Genç kız titrediğini hissederek yaklaştı babasına: - Efendim baba? - Anlat bakalım, şu arabasına bindiğin adam meselesini, bence o işin altında daha başka detaylar var!.. Payidar soluğunu tutmuştu. Kekeledi: - Yok baba, söyledim işte, adamcağız gidiyormuş, sizi de götüreyim dedi... İnan ki o kadar... Ben de bir mahzur görmedim. Yoksa başka ne olabilir ki!.. Şevket Bey dudakları kilitlenmiş bir şekilde kızına baktı uzun müddet. Sonra kendi kendine konuşur gibi: - Sana inanıyorum, inanmaya ihtiyacım var şimdi. Haklısın bir şey olmaz, evli barklı, üç çocuklu adammış ama yine de dikkat et kızım. Dünyanın bin bir türlü hali var. Payidar duyduklarına inanmıyordu. Babası yanlış duymadıysa Sedat'ın evli ve üç çocuklu olduğunu söylemişti. Gözleri büyümüştü genç kızın. Nereden geldiğini bilmediği bir cesaretle sordu: - Kim söyledi? Yani onun evli çocuklu olduğunu? - Ben sordum eniştene. Eski arkadaşıymış. Yine de dikkat et kızım, istemem böyle şeyler biliyorsun, bugün enişten görür, yarın bir başkası. Laf gelsin istemem. Kaldıramam böyle şeyleri biliyorsun... Payidar babasının söylediklerini artık duymuyordu. Kulakları çınlıyor başı dönüyordu. Ayakta durmaya devam ederse yığılıp kalacağından korkarak sandalyelerden birine oturdu. Yüzünün rengi değişmişti. Dünya omuzlarına yüklenmiş, altında eziliyormuş gibi hissetmeye başlamıştı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.