Yadigar evinin temizliğini bitirmiş, yemeğini yapmış, bütün işlerini hallettikten sonra televizyonun karşısına geçmişti. Kolundaki ağrı gittikçe fazlalaşıyor, ağrının yanı sıra acı da duyuyordu. Sabahleyin Saffet'i yolcu ederken yeni bir itiş kakış yaşanmış, Saffet sinirlenerek genç kadının kolunu inanılmaz bir sertlikle bükerek ters çevirmişti. Adamın tuttuğu yerler pençe pençe morarmıştı. Ama omuz başından itibaren ince bir sızı halinde yayılan ağrı kolunun ve parmaklarının şişmesine neden olmuştu. Gözlerinden yaş gelmişti Yadigar'ın. Buna rağmen işini yapmıştı genç kadın. Sabahtan beri üçüncü ağrı kesiciyi içmişti. Yürürken bile acı duyuyordu artık. Birkaç dakika oturduktan sonra kapının çalındığını fark ederek tedirgin bir şekilde gözü saate kaymıştı. On biri biraz geçiyordu. Bu saatte kimse gelmezdi Yadigar'ın evine. Telaşla kalktı yerinden. Yüzünü acıyla buruşturarak ilerledi. Kolu yürürken sallandıkça dayanılmaz bir ağrı beynine ok gibi saplanıyordu âdeta. Kapıyı açıp da karşısında Şevket Beyi görünce gayri ihtiyari hafif bir çığlık attı: - Baba! Ne oldu? Şevket Bey şefkatle gülümsedi: - Bir şey yok kızım, seninle konuşmak istedim. Müsait misin? Yadigar hem sevinmiş, hem de tedirgin olmuştu. Hemen kenara çekildi: - Ne demek baba, hoş geldin, yalnız mısın? - Yalnızım kızım. Annen evde. Ben geldim... Bazı konular var konuşmamız gereken... Yadigar meraklı bir şekilde süzdü babasını. Birlikte salona geçtiler. Şevket Bey yavaşça oturdu koltuğa: - Bir bardak su verirsen yavrum çok hora geçecek... Yadigar aceleyle geri döndü. Bir bardak su getirdi. Babasına uzatırken kolunun acısından yüzünü buruşturmuştu. Şevket Beyin gözünden kaçmadı bu davranış: - Hasta mısın kızım? Başını telaşla iki yana salladı genç kadın: - Yok baba, kolumun üzerine yatmışım, sabah tutulmuş. Şimdi hareket ettikçe acıyor. Geçer birazdan... Şevket Bey suyunu içip bardağı uzattı: - Su verenlerin çok olsun kızım, hava serin gibi gözüküyor ama bayağı bunaltıcı. Terlemişim... Yadigar karşısına oturdu babasının: - Annem nasıl baba? - Çok selam söyledi kızım, meselemiz biraz ciddi. Yalçın'ın kredi kartı borçlarından borcu neredeyse yüz milyara yaklaşmış. Ödeyemiyor tabii ki. İcra gelecek, haciz gelecek ve belki de hapse girecek. Çaresiz kalmış. Annenle oturup düşündük, evi satalım diye karar verdik. Ama o evde hepinizin hakkı var. Yavuz kabul etti. Payidar ise zaten çok ilgili değil. Sana da soralım dedik kızım. Yadigar gözlerini açmıştı babasını dinlerken: - İyi de baba, ya siz? Siz ne yapacaksınız, bu yaştan sonra kiraya mı çıkacaksınız? Şevket Bey boynunu büktü: - Bilmiyorum kızım, biraz sizlerin yanında idare edeceğiz. Sonra da bir göz bir yer bulup taşınacağız... > DEVAMI YARIN