Gençlerin oturduğu masaya gitti Yasemin. - Hoş geldiniz ama servisimiz öğlen başlayacak. Size başka türlü nasıl yardımcı olabilirim? Delikanlıların bir tanesi kısa boylu, çok kısa saçlı, hafif sakalları uzamış esmer bir gençti. Diğer iki tanesi birbirine inanılmaz derecede benzeyen açık kumral gençlerdi. Dördüncüsü ise uzun boylu, siyah dalgalı saçlı yeşil gözlü, oldukça yakışıklı bir delikanlı idi. Yasemin gayri ihtiyarı dikkatle baktı bu gence. Konuşan da o oldu kendisiyle: - Biz sadece çay var mı diye baktık. Yemek yemeyeceğiz. Burada kamp yapıyorduk. Malzemelerimiz bitti. Onları temin edebileceğimiz bir yer, yani alış veriş yapabileceğimiz bir yer gösterebilir misiniz bize? Yasemin biraz düşündü: - Burada pek bulamazsınız. Bir bakkalımız var ama size kamp için gereken her şeyi bulabilir misiniz bilemem. Mordoğan'a inmeniz gerekli. Çaya gelince... Biz çay servisi yapmıyoruz ama size kendimiz için demlediğimiz çaydan verebilirim. Delikanlı ısrarla bakıyordu genç kızın yüzüne. Çok beğenmişti bu zarif, ince uzun ela gözlü genç kızı. Kibarca teşekkür etti: - Çok mersi küçük Hanım. İnanın çok hora geçecek. Mordoğan'a gideriz alışveriş için biz de çaylarımızı içtikten sonra. Tekrar teşekkürler... Yasemin mutfağa girip, gelir gelmez kendisi ve Mustafa için demlediği çaydan dört bardak doldurdu. Dikkatle masaya götürdü: - Buyurun, çaylarınız geldi beyler... Gençler memnuniyetle teşekkür ettiler. Yasemin içeriye geçti. Kasanın bulunduğu bölüme girdi. Duvardaki aynaya gözü ilişince esmer, yakışıklı gencin arkasından baktığını fark etti. Hesapları kontrol etti. Çekmeceleri düzeltti. Peçeteleri ayırdı. Bu işlerle meşgulken delikanlının sesini duydu yanı başında: - Bu lokanta sizin mi? Başını kaldırdı. Yemyeşil iki göz gördü üzerinde. Ateş basar gibi oldu bir anda. Başını iki yana salladı: - Babamın. Babam çalıştırıyor burayı. Ben de yaz aylarında yardımcı oluyorum. En yoğun olduğumuz zamanlar. Malum burası turist bölgesi. Genç adam etrafına bakındı: - Gerçekten çok güzel. Biz ilk defa bu sene geldik buraya arkadaşlarla. İstanbul'da oturuyorum ben. Okulumu bu sene bitirdim. Elektronik mühendisiyim. Arkadaşlarla doğayla baş başa bir tatil yapalım istedik. Kışın burası çok tenha olur herhalde... Yasemin başını salladı evet anlamında: - Haklısınız. Kışın kimseler olmaz. Ama babam yine de açık bırakıyor lokantayı. Kışın servisimiz hafta arası olmuyor. Hafta sonları açıyoruz. İzmir'den falan gelen müşterilerimiz oluyor. Çok fevkalade bir şey olursa telefon ediyorlar. O zaman hafta arası da açıyor. Duruma göre. Ama Mayıs dedi mi bizim işlerimiz başlar. Ben de yazın yardım ediyorum elimden geldiği kadar. Okulum var çünkü. Kışın hiçbir yararım olmuyor. Genç adam meraklanmış ve şaşırmıştı: - Okuyorsunuz öyle mi? Yasemin önüne baktı: - Evet okuyorum.